çay muhabbeti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çay muhabbeti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Çarşamba, Kasım 03, 2010

i know

parti bitmiş, herkes gitmiş, dava düşmüş, konu kapanmış.
..
öfkeli olmak daima mutsuz olmama sebep oluyor, hala bile.
..
 zeki insanlar salt zeki oldukları için oyunlar oynamak zorunda değillerdir.*

*bu cümleyi istediğim gibi kuramıyorum, düşündüğüm şey düşündüğünüz şey olacak mı acaba?
..
öfke zamanla azalan bir şey değildir. therefore, zaman her şeyin ilacı değildir.
..
bilgisayarımda üzerinde 'bok' yazan bir postit var.
..
odamın duvarında üzerinde 'sik' yazan bir postit var.
..
her şarkı herkesin hayatına uyarlanabilir gibi. gibi geldi bana bugün.
..
burcu'nun hiçbir zaman oturup blogumu okumayacağı gerçeğiyle artık yüzleşmem gerek.
..
bunları biliyor muydunuz?
gerçekler acıtır.
..
bebekler neşelendirici şeylerdir.
..
bugün buzdolabının kapağını açık unutup evden çıktığım için mero bana biraz kızdı. meyveli yoğurdumuz bozulmuş.
..
yollar gitmiş biz kalmışsak ne yapılır ki?
..
aa ben bi şarkı biliyorum: iki yol var demiştim, hangisini seçeyim?
..
we all need to be more content with less.
..
do we really need this?
..

peki beni istediğim şeyden kim koruyacak?

..
to be continued..

Pazar, Nisan 18, 2010

you're addicted not-to-you

mutluluk, bir çayla sigara keyfiyse
gerisini düşünmek nafile.
düşünenler için-ise,
saplanıp kalırsınız kendinize
 - yarattığınız kaotik evrende.
halbuki o evren
evrenimiz değil, tam aksine;
ya da evrenim
evreniniz değil bilinmez niye.
mutluluk herkesçe
tanım-tanım-tanım-lanırken
ben mutluyumdur
balkonumda çayımla
 - ve de sigaralarımla.
ah; acıdaki mutluluk
yeni keşfedilirken daha
 - yanlış bile olsa
görürüm gülüşümü
yansımalar-da.
bir kendime gülümserim
bir de bir başkasına
gerisine güler geçerim
yahu ne fena bu dünya.

Cuma, Mart 26, 2010

la ferme

güneye dalgın dalgın inerken omzuma dokunup "missed lesson, didn't you?" diyip gülümeseyen yabancılar o kadar da yabancı değiller artık bugün.
yabancısı olmadığın insanlarla mezdeke açıp oynamak gibisi yok! keşke de herkes kulübe gelse hmm herkes gelse hmm oynasak güzel güzel, on dilde konuşsak.

Cumartesi, Mart 20, 2010

don't bother

bugün hava ne güzel yahu. görenler bilir (zaten yazdıklarımı okuyanların hepsi de evime en az bi kere gelmiş insanlar, beyle de bir istatistik yabdım), evimde mutfak penceresinin önündeki masaya oturdum yine, çağrışımlar yapıyorum. yüz tane şey düşünüyorum. düşündükçe yenileri geliyor. acaba okumalarımı günü gününe yapmadan bu dönem iyi notlar alabilir miyim diye düşünüyorum. yine midtörmlere bıraksam okumaları, hem bütün derslerime de gidiyorum. öyle ya yaparım herhalde. bunu yazarken midtörm yerine acaba vize mi yazsam diye düşündüm, sonra konuştuğum gibi yazmaya karar verdim. evet başkalarına benzemeye çalışıyorum. bu daha eğlenceli, hem daha kolay. yaşadığını daha çok hissediyosun ivit :) dimi aslı?
..
hava böyle bi güzel ya, insanın mutlu olası geliyor. mutlu olmak senin kararına bağlı yani. istersen mutsuz da olabilirsin, sana kalmış. ama hava bunu biraz zorlaştırıyor. çünkü güneş var, hava sıcak, dışarısı var o da sıcak, kalın montlar giymek zorunda değilsin. pencereyi açabilirsin, çünkü üşümeyeceksin. e pencereyi açmışken sigara da içersin. off bayılıyorum sigara içmeye, dünyanın en güzel şeyi. keşke herkes sigara içse. ama astımı olmasa insanların. midesi de ağrımasa. aslı demişti ki bi gün: "ağrı güzel bir şey, insan organlarının yerini fark ediyor." ne demek istediğini size açıklamicam, ben 5 senedir yapıyorum bi kere de siz düşünün anlayın.
..
hasan bir gün merve'ye demiş ki: "mevsime göre ruh hali değişen insandan hayır gelmez."
gelir ki. bak hava güzel, burada oturmuş saçmalıyorum. duyduğumuz bir kelime bile hayatımızı (kaçımızın hayatını?) bu denli etkiliyorken nasıl olur da mevsimler etkilmez?
tabiki saçmalıyorum ama siz yine söylediklerimi ciddiye alın. çünkü basic argümanlar sizin işiniz.
ben hasan'ın ne demek istediğini anladım ama hadi bi kere de siz anlayın.
..
ayy şarkılarım ve ben!
you can't always get what you want!
house izlemenin faydaları ivit.
off çok uzun yazıyorum yine, kimse okumayacak.
..
keşke cem bana iki de bir de sevdiği her şeyin ardından "sen bu kadın olsana","aa sen de böyle yapsana"  demese. ne demek istediğini ben anladım demicem, çünkü anlamıyorum vallahi billahi. çünkü o da bilememiş bence. bad romance'le julia child'ı aynı potada eritebilecek bi insan varsa gelsin öğretsin, valla yapıcam.
tabiki şaka ettim. eğleniyorum ben böyle, bi o bi bu olmaya çalışarak. aynı kostüm değiştirmek gibi. her gün başka biri oluyorum, ne güzel de hiç fark etmiyo. kötü anlamda değil tabi. ama istediği kişi olmam için yeniden kendim olmam gerekir ki bu hepimizin hayatını mahveder. hiç gerek yok.
yazdıklarımda gerçeklik payı yok neredeyse ama bu yazının amacını kim gerçekten anlicak bakalım.
..
şurada oturup saçmalamak kadar güzel bir şey yok yahu şu hayatta. merdivenlerden insanlar geçiyor, hava güzel, ben sigaram ve çayımla birlikteyim. kendi özel alanımda aklıma gelen her şeyi yazıyorum yazabildiğim kadar. buradan özlem konusuna geçiş yapmak isterim ama çok uzun oldu her şey. neyse ben biraz daha çağrışım yapiyim.
..
gülden bi kere demişti ki: "külotlu çorap dünyadaki en güzel şey." bunu tiki manifestosunu yaptığımız gün söylemişti. ama onunla alakası yok. tamamen ikimiz de giyinirken söylenmiş bi laftı. ne zamandır birinin bunu söylemesini bekliyomuşum demek ki nası mutlu olmuştum nasııı anlatamam. evveeet dedim dünyanın en güzel şeyi külotlu çorap!
..
bu aralar cem'in ne kadar zeki olduğunu fark ediyorum. aa bi de şeyi fark ettim; her çiftin başka insanların gülmediği/gülmeyebileceği kendi aralarında yaptıkları espriler var. anlatıyosun anlatıyosun gülmüyolar anasını satiyim, halbuki çok komik. ya da onlar anlatıyo komiklikleri şakaları, eee diyorum içimden bir cem türkeli edasıyla. ben de gülüyorum tabi ayıp olmasın diye ama sonra eve gidince buna mu gülüyolar lan oturup diyorum. ilginç valla ilginç. ilginç değil tabi de sırf ilginçlik olsun diye ilginç yazdım. yoksa değil.
..
sarkastikliği tamamen elden bıraktım artık. sarkastik bir insan olmayıverdim geçen zaman içinde. yeni rolüm bu oldu artık. o yüzden sarkastik bakışlar atmıyorum kimseye, rahat olun acık. sadece anlamaya çalışıyorum, sonra kabul ediyorum. aslı be, bu kabullenme işi çok kolay da sonrasında yapacak bir şey kalmıyo geriye. sadece yeni kabul edeceğin caseler çıkıyo karşına. onlara da eyvallah diyosun. eee ama eee? evet çok boşum burlarda aslı, kendimi kariyer günlerine verdim. eşantiyon toplamaya gidiyorum hiç vermiyolar hiç vermiyolar :( sadece öğrendiğim başarı hikayeleriyle kalıyorum.
girişimci olucaz hepimiz.

Salı, Mart 02, 2010

seduce me once again

hayat ne garip aksi. tam düşünüldüğünün tersi gibi. hayatın özelliği zaten garip olması. tüm sıradanlıklar aslında bize hayatın garip olduğunu düşündürten.  şu şununla tanışmış, bu bununla yatmış, o seni anlamış. zaten olması gereken şeyler bunlar, neden garipsiyoruz ki sanki.. evet tek sistem evren, evet oksijen sistemin bir parçası. oksijeni nasıl sadece bir eklenti olduğundan sistemin dışına atamazsan, hayatındakileri de kendinden dışarı atamaz insan. ancak, onları kendinden dışlayamaması demek değildir ki onların varlığı diğerlerinin yokluğudur. gerçeklik tam da bu işte. ya da rüya ne derseniz adına. sadece insanların, zamanın doğrusal değil; döngüsel ya da (mesaj takviyesiyle açıklama babında) çekirdeğin etrafındaki elektron bulutları gibi olduğunu kabullenmeleri gerekli.
..
zaman döngüsel değildi ama neydi?
..
zaman hava gibi bir şey. havanın geçmişi var mı ya da geleceği? hava gitmiş mi mesela? geri gelecek mi?
havaya karışsak mesela, buhar olup uçsak. hava bizi zamana taşısa, biz havada yok olsak, hava bizde yok olsa..
paralel evrenler arasında geçiş yapabilsem mesela. burada içime döndüm tekrar, evet. ama gidebilmemin amacı geri gelebilmek olsa. hiç durmazdım ki o zaman. çünkü insanın durmak isteyeceği bir hayat olamaz asla.
..
çok eşlilik demişken; wine not cupcake? hı, neden olmasın ki? neden yapamayalım? bu soruya cevap vermeye başlamak çok kolay. çünkü yapmamak için binlerce sebep bulursun. hepsinin altında yatansa tek bir sebep: suçluluk duygusu. ama neden 'bir'ine karşı hislerin varken 'iki'ncisi yasak? neden 'iki'ncisi olmasın? diğerini bu neden rahatsız etsin ki? sen yine sensin, o yine o, diğeri yine diğeri. sadece sen daha zenginsin artık.
''zenginlik değil bu, aldatmak.''
..
genellikle anlamak sorundur anlaşmak yerine. insanlar anlamazlar ancak anlaşırlar. bu durumda herkes mutludur. pek de bir sorun çıkmaz ortaya. sonra anlayan birilerini bulursun. anlaşırsın da.
o her zaman bir ihtimaldir çünkü. ihtimallerse güzeldir.

bir de başka türlü anlaşmazlıklar vardır. anlarsın ama anlaşamazsın. 'ne güzel anlaşamıyoruz!' demiş adamın biri, o yaşlanmış ama tutkulu gözleriyle. ne güzel de söylemiş! anlaşamamak anlamamaktan da kötü.
..
işte hayatımın bir yarısı böyle geçiyor. diğer yarısı da diğer türlü. kadın farkında olmadan çok doğru bir şey söylemiş,  tam da şu an fark ettim. hayatım boyunca yapmaya çalıştığım şey birinci türü ikinci türe çevirmekti. hayır yanlış oldu. yaptığım şey bu. yapmaya çalıştığım şey bambaşkaydı.
..
o halde: durmak var, yola devam!
Julia Child olmak kolay olacak.
şimdi sormam gereken tek bir soru kaldı:

peki sen aldatır mıydın?

Perşembe, Aralık 24, 2009

ben bugün bunu gördüm

sen ne safsın la, dediler bana.
bi de fazla iyi yüreklisin dediler.
bi de enayi misin kızım sen, dediler.

enayi ve aşırı saflık kısmını aldım ben, iyi yürekli olmadığımdan.

ne safım la ben..
..
iyi arkadaşlar kolay bulunmuyomuş, bunu gördüm bugün ben.
..
dışarı da hava kışın bile çok güzel olabiliyomuş, kuzey ışıl ışılmış.
dışarıdayken yanımdan geçen çiftin erkek tarafı "burası da kampüsün en kötü kısmı" dedi dişi tarafına.
kuzeyin ışıl ışıl olan o haline laf eden erkek kısmısına 'göt!' diyesim geldi ama hava çok güzel olduğu için demekten vazgeçip bi sigara yaktım.
..
ben bugün bunu da gördüm:
aslında haksız olan tek taraf değilmiş insan ilişkilerinde.
her iki tarafta da hata olmadan tartışma çıkmazmış.
aslında her zaman karşı tarafı da dinlemek gerekirmiş, öğrenmek için.
anlaşmak olmasa da anlamak gerekirmiş.
aslında anlayınca anlaşırmışsın da bazen..
yine çok safım diymi diymi?
..
bunu gören şunu da gördü:
aslında bazen karşındakinin yararını düşünerek yaptığın iyi şeyler karşıdaki için iyi olmayabiliyomuş.
o senin iyinmiş, onun iyisi olmak zorunda değilmiş.
hani senin doğrun başkasının doğrusu olmak zorunda değil ya, aynı mantık işte.
ben mantığı kuramamışım galiba.
evet evet.
..
mesela her insanın hayatında mert olsa bi tane.
geç yatınca kızsa mesela.
geç kalkınca da kızsa.
sabahları zorla uyandırsa ama böyle işkence ederek.
ders çalışınca kızsa.
ders çalışmayınca da kızsın ama.
her gün seni yürütse böyle saatlerce, yaz kış dinlemese.
konuşsa böyle saatlerce senle.
sen ona saldırsan, o sana saldırsa.
birbirinizi saldırganlıkla suçlasanız.
sonra 'iyiyiz' diyip kahkaha atsanız ve aynen devam etseniz.
gece müzik açsa mesela, müzikle uyusanız.
fotoğraf çekmece yapsanız beraber.
sıkılmasanız hiç ama.
rota belirleseniz beraber gezmece için.
pusula sorsanız birbirinize.
test etseniz birbirinizi devamlı.
birbirinizin hayatlarına radikal müdahaleler yapsanız.
ama da küsmece olmadan tabi.
sen çikolata alıp merte versen mesela ders çalışırken.
nası da mutlu olsa o öyle.
o da sana en güzel şaraplarından ikram etse, konuşmalık diye.
tartışacak konularınız bir türlü tükenmese.
sonu gülmeceyle bitse.
size en sevdiğinizi hatırlatsa bazı bazı.
mutlu olmanıza vesile olsa..
..
ben biraz saldırganım galiba, bunu da gördüklerim arasına ekledim gitti.
..
noterler de pek pahalıymış bee!
..
geceleri yatmadan önce farmville oynamak yerine kitap okuma alışkanlığı edinmek daha eğlenceliymiş sanırım.
ama da insan bir anda bağımlılıklarından kurtulamıyo ki..
..
meronun el sallaması da pek güzelmiş ama bunu bugün görmedim tabi ki, geçen gün gördüm.
..
derste yanındakiyle resim çizip hikaye yazmak pek eğlenceliymiş.
hele ki göbek, emo saç, kutu, kutunun içinde hediye, yeşil göz, kalkık burun, susuzluk çağrısı yapan çiçek çizmek ayrı bi eğlenmelikmiş..
..
belibolum çatalkaram çingenem notere 40.5 TL vermesine karşın beni özlemiş, anladım ben.
..
paper yazmak yerine yazı yazmak kesinlikle tercih edilebilir bi şeymiş.
..
sanırım hepsi bu kadar değil bugün gördüklerimin.
zaten bu gördüklerimin hepsi de bugüne ait değil.
olsun varsın.
maksat yazmak ne de olsa.
ha bugün ha yarın.
..
eheheh.

Perşembe, Kasım 26, 2009

evet ne var

sen az önce gittin ya
oturdum bilgisayarın başına
demlikte kalan son damlaları
doldurdum bardağıma
çay niyetine içmelik diye

umutlarımız vardı ya az önce
yaşamalık diye
dostlarımız vardı az önce
mutluluk versinler diye
fotoğraflarımız var bizim
her birinde ayrı bir hatıra
çekilmişler baktığımız her an gülelim diye
şarkılarımız da var tabi
her dinlediğimizde yaşayalım diye
mutluluk neyse işte
kendisi burada tam da işte şu anda:)

çok şanslıyız biz aslında
konuşacak bir şeylerimiz var her anımızda
insanlarımız var dünyamızda
en iyilerinden hem de

sen gittin ya az önce
sustum oturdum ama başladım yazmaya:)
iyi ki varsın, iyi ki varsınız, iyi ki varlar :)

Pazartesi, Ekim 12, 2009

i'm paranoid and you are downright stupid



















sen şu an şişliye doğru gelen bir otobüste sally dansı yapma aşkıyla yanıp tutuşurken
ben, evet ben günlerdir çay içmediğini düşünerekten
sana çay yapmakla bir meşgale bulmuş olmanın mutluluğunu yaşamaktayım.
ee biliyosun beni bu peypırlar mahvetti.
ne demiş atalarımız:
hooooooooobs ruso ruso ruso!
kimbilir nezman geleceksin?
çantamda sana özenle çektirdiğim ad131 notları ve kulağımda 2+2=5 ilen seni beklemekteyim.
ben çay bardağı taklidimle seni karşılarken sen de sally dansıyla hoşbuldum diyeceksin.
kimbilir nezman geleceksin?

-gelirken ekmek almayı unutma, nutella yicez.

-sana pankek yabam mı?
-wine not cupcake'im!

gıy gıy gıy
zart zurt zart zurt..

(08.04.2009)