duy beni etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
duy beni etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Perşembe, Haziran 17, 2010

abo

allahımmm aynı şarkılar çalmasın hep diye listeye aynı şarkıları tekrar tekrar doluşturmak. eğlenceli lan aslında. neyse. off bu akşamki yedinci limonlu sodamı içiyorum. günün toplamı dokuz tane içtiğimi gösteriyor tabi. öff bi tanesinin parasını ödemeyi unutmuşum, çok utandım hatırlayınca. yarın gidiyim de ödiyim bari. bence benim başım bu kadar ağrımasın. evet hiç kimseye şuram ağrıyo buram ağrıyo diye şikayet edemiyodum, bence bloga yazmak iyi fikirmiş. bundan sonra böyle yapıcam. o zaman midemin de çok ağrıdığını eklemem gerek. gözlerim de inanılmaz ağrıyo aslında görmekten. bi de belim çok ağrıyo, çok oturmaktan sanırım. ama iyi haber dizimdeki sigara yanığının artık sızlamaması. bence bu iyi bi gelişme. öff astım ilacım da bitti. ya gece nefes alamazsam? çok tozlu lan bu ev, bi de güneş almıyo. bi de çok sevdiğim ayakkabımın tabanı çıktı yine bugün amaaeeen. neyse. oyy kitap okiyim ben. aa hatta bugün son okuduğum sayfadan alıntı yapim bi tane de. öhöömm geliyi:

"Ama boşlukta her yürüyenin hayatında öyle bir an gelir ki hava tehlikeyle dolar, korkarım ki biz de o ana geldik artık."


geldik sona derim bir ahmet kaya edasıyla ve gider kitap okurum.

geldik yine bir sona baylar bayanlar, geldik malesef kaçınılmaz olarak..

Pazar, Haziran 06, 2010

we all need to be more content with less

..
sana dokunurken ellerim
içimden tek-bir-şey diledim
içimden, olmayacak tek şeyi diledim
tek-bir-şey-di dileğim
ne de heyecanla çarp-mış-tı!
kapanıyor gözlerime dünya
tuttum ve hapsettim
hapsettim bir sandığa
böylece benimle-idi-
hep yanımda
sandık açılınca gerçek olacaktı
sandık açıldı
gerçek olmadı
dışarı bile çıkmadı
dışarı kadar çıkamayacak-idi-
korkutucuydu çünkü
o kadar korku verici-idi- ki
zamanım doldu
daha azıyla yetindim hep
ama zamanım doldu
bir ömrümü yalnızca...
...geçirebilirdim
hep bir şeyler vermeye çalıştım sa-na
korku değildi yalnızca..
..

Cuma, Mayıs 14, 2010

bazıları uzun sever

deneyimledik. seviyoruz. o diil de biri gelip bana hayat enerjisi vereydi iyiydi. alerjidendir alerjiden. yoksa çok kanlı canlı ve heyecanlı bi insanım. o diil de insanları seviyorum. tee nerlerden arayıp soruyolar. yokluğumu fark ettiriyolar hemen. geri dönüyorum hayata hemen. bazısı var hep yanımdalar, her an içimdeler ama varlığımı yok ediyolar. ne yaman çelişki bu aman tarnım! sizi bazen sevmiyorum. evet sevmiyorum. mesela şu an sevmiyorum.

TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ?

ben yaşamaya gidiyorum şimdi, geldiğimde nolur bilinmez.

Cuma, Nisan 23, 2010

can we work it out

çünkü siz ateşe daha dayanıklıydınız
ama galibi biz olduk
biz ateş olduk
sardık dört bir yanınızı
hepimiz yandık tutuştuk
ama biz sağ kalanlardık
sizse kül olanlar oldunuz
biz kabullendik
yıldızsız sonsuz gülüşümüzle
siz bunu gördünüz
ve hemen olmasa da kabullendiniz
burada bir yanlış vardı
biz gördük
siz görmediniz
..
görenden görene:
görenden görmeyene:
ateş olmadan hayat olmuyor
yanmadıkça yaşanmışlık anlaşılmıyor
..
"another world is possible"
..
"there is no alternative"
..
yukarıdakilerden hangisi daha doğrudur?
..
can we work it out?
i don't think so.
even i don't think anymore.

Cumartesi, Nisan 17, 2010

i am addicted to whatsoever

ben de sevmedim bir şeyler yazmamamı, ama şu sıralar yazmak beni sevmediğim hallere sokuyor. rahatlatmak yerine itiraf etmeye zorluyor. itiraf ettikçe - kaçamadığımdan - yazdıklarıma gömülüyorum. gömüldükçe bir başka ben oluyorum, bana bir haller oluyor.
aslında duygusal duygusal (şu anki ruh halimle derdo derdo diye düzeltmek istiyorum müsadenizle) yazmaya başlamıştım yine yukarıdaki gibi. sonra durdum düşündüm, var bi terslik bende belli, gittim sigara içtim bi tane. hayat böyle olmuyo lan, bi gariplik var dedim. nölüyo? dedim. lan?! dedim sonra, bilen bilir. açtım, bulduğum bütün blogları okudum baştan sona. herkes bi kafalar yaşamış yazarken, bazıları bilincinde, bazıları ööle zırvalamış. bazıları çok baydı, bazılarına çok güldüm. bazısı gelmiş 35 yaşına, hala benim 18 yaşımda girdiğim triplerde. bırakın bi artık ya. valla. hiç gerek yok teyzem ya valla. ben yaşadım oradan biliyorum, bi geniş ol, bi rahatla. onları yaşıyosun yaşıyosun da bi bok olmuyo sonra. ööle yaşadığınla/hissettiğinle/düşündüklerinle/uydurduklarınla kalıveriyosun. kimse de sallamıyo bak ben biliyorum beni dinle şşt teyzeee. sana yazık valla benden demesi.
ben bugün bunu gördüm: piç olmak lazım şu hayatta. hayat senin piçin olmadan sen onun piçi olcaksın. koycaksın götüne her şeyin. hiç de sevmem ha piç insanları. bi tanesi gelsin şu an karşıma, yüzüne bile bakmam. sarkastik oluveririm hemen amaaaa da sevmesek bile öyle olmalı be. eğlenelim azıcık dimi?
eğlence de neyse. neyse ne. eğlenirdim ben eskiden, o zaman kavramlarla sorunlarım vardı. şimdi yok diye mi kendimi bayıyorum aceba günden güne? kendime soru sormayı seviyorum. cevap verecek birisi mutlaka bulunuyor çünkü. ama her şeye açıklama yapma huyumu sevmiyorum (bkz: bir önceki cümle). kimse bana açıklama yapmıyor, ben niye yapıyorum ki?? piç olmak lazım piiiiç.
moreover, bide bunları okuyup da piç olmaya karar verirseniz size piç olma önerilerim olacak. mesla öğrendiğimiz politikıl teorileri hatırlayalım. sonra da kavramlarla ilgili geride kalmış olan sorunlarımızı tekrar günümüze taşıyıp 'piçlik' kavramının içini boşaltalım. şimdi o teorileri bir daha hatırlayalım ve piçlik kavramına uyarlayalım. piçlik boş bir levha olsun. ahahahahah ne sararım ben burdan şimdi. neyse okuyun okuyun, eğleniyoruz işte. şimdiii madem kavramın içini boşalttık, e kendimiz dolduralım bari yazık olmasın, boşuna boşaltmış olmayalım. işte bu noktada piç olmak isteyen herkes kendisine bir 'do/do not' listesi yapacak ve bu levhaya yazacak. şu hayatta yapmak istediklerinizi ve istemediklerinizi yazacağınız bir liste olacak bu. örnek veriyorum:
do: çapkın ol, sarkastik davran, bilmem kimi görünce hemen aşağıla, hep gül vs.
do not: ucuz yemek yeme, bilmem kime bağımlı olma,  aman elalemin ortasında ağlama, kimsenin nazını çekme vs.
(bu listeyi ingilizce hazırlayınca daha mantıklı oluyo ve göze daha hoş görünüyo, yapmıştık bi kere ordan biliyorum. ama ben şimdi örnek verdiğimden ve ingilizce düşünmeye üşendiğimden ecnebi dillerde yazmıyorum. yoksa 5 dil biliyorum ben, bilen bilir.)
şimdi kimsenin görmeyeceği bu listeyi oluşturduktan sonra levhamıza şu hayatta yapmak/olmak istediğimiz ve istemediğimiz her şeyi yazıyoruz. artık piçlik kavramımız hazır. eğer derseniz ki yook benim listem piçlik kavramına uymadı, o zaman isterseniz kavramınızın adını değiştirebilirsiniz. ama zaten biz eski kavrama göre bir piçlik yaparak kavramın içini boşaltıp kendimiz doldurduğumuzdan o artık eski piçlik değil. o nedenle böyle bir statementla gelmeniz biraz saçma olur ama olsun gelen olur, gelmeyen olur, istediğinizi yapabilirsiniz, özgür bir levha sundum size. ama değiştirirseniz şunu unutmayın ki sizin artık kavramlarla sorununuz yoktur, zaten hiç olmamıştır.
piçliğin adını değiştiren piçtir lan! hadi bakam, gelsin çelınclar. içimdeki despotu susturamıyorum bazen, affola. ne kadar konradikşın dolu bir hayatım var yarebbim ama hanginizin yok ki?
neyse, bu levhayı böyle doldurduktan sonra beyninize yerleştiriyosunuz. nasıl yerleştireceğiniz size kalmış. her şeyi de ben anlatamam ya (benim piçlik listemdekilerden biri de bu olacak anlaşılacağı üzre. yoksa ben herkese istediği her şeyi anlatan bir insanım, bilen bilir. valla.). isterseniz yerleştirmeden ezberleyebilirsiniz de ama diğer türlüsü daha kalıcı oluyo diye onu öneriyorum. en sonunda yapmanız gereken tek şey individual'ların state of nature'da self-interested olduğunu kabul edip bu levhada yazılı olanlara göre davranmak. hayatınız çok kolaylaşacak lan, bi de eğlenceksiniz üstüne. daha ne istiyosunuz.
levha sistemini uygulayıp da memnun kalmayan bana gelsin, ben bi ayar çekerim ona.
bence ben iyi sardırdım, az eğlenmedim ama ne yalan söyliyim.
piç olmak lazım piiç..

Perşembe, Nisan 01, 2010

i won't die

şu an ölsem üzülmem mesela.
insanlar niye yazı yazmıyor hiç?
mhh yazsalar da okusak hmm..

Cuma, Mart 26, 2010

you're kettling me!

bugün hepimiz bir şeyler itiraf ettik birbirimize. sevdiklerimizden başlayıp sevmediklerimize kaydı itiraflar, sonra uzadı da uzadı konuşma. malum sevmediklerimiz sevdiklerimizi katlar şu hayatta. sevmediğim hatta öfke duyduğum ne çok kişi varmış, bugün fark ettim kendimi dinlerken. sevdiğimizi sandığımız şeyler ne kadar da geriyormuş aslında bizi, bir bir ortaya döküldü bugün hepsi. hala düşünüyorum sevmediklerimi, düşün düşün ne bitmez şeymiş. gecenin bu saati oldu hala düşünüyorum. düşündükçe bir sbk'lı edasıyla tıslıyorum. e kalkiyim bari yataktan artık. baksana uyumuyorum!
..
ee tabi erken uyuyan insanın hali bir başka oluyor. dayanamıyorum uykusuzluğa. yatağa girer girmez uyuyakalıyorum hemen. çok can sıkıcı. allahtan bugün uyumamı gerektiren zorunluluklar ortadan kalktı da uyumadığım için kötü hissetmiyorum kendimi.
..
güzel kulübümün güzel mail grubunda gecenin bu saatinde geyik yapan insanları seviyorum. elindeki martinisine zeytin isteyerek dolaşmak ve zengin sanatçılardan olmak isteyen 'insan'ı seviyorum. gülüşü neşe saçan güzel insanı seviyorum. tatlı bilge'ciğim ve irfan hele.. parislerden laf yetiştiren güzel gözlü kızı da seviyorum. ablasının da ayrı bir yeri var, biricik saymanımız o bizim. kırmızı'yı ne kadar sevdiğimden bahsetmiyorum bile, çünkü anlatamam istesem de. keyfi yerinde bir güdoşitoya da hayır demem mesela mhh.
..
ama bu aralar en sevdiğim şey kübçükle konuşmak sanırım. kendimi ismini vermek istemediğim arkadaşım gibi hissediyorum: heeeey benimle konuşan birisi var! işte bu duygu, diyorum. o zaman sadece yüzüm gülmüyor artık. insanlarınsa beni neden sevmediğini anlamıyorum. ama gerçekten anlamıyorum. ben olsam bu kızı severdim, diyorum yine bir cem türkeli edasıyla ve aranızdan ayrılıyorum.
..
kübçük, you're kettling me!
(this makes sense ha? :))

Cuma, Ocak 29, 2010

and twisted thoughts that spin round my head

nereye yazdım bulamadım şimdi
belki de düşüncemde kalmıştır hepsi
anlatamamışımdır bildiklerimi
yazıya dökmek en iyisi
ancak böyle dinliyor seni birileri.
..
değiştiremiyorsan birisini
değiştirirsin kendisini
açık edersin yolun ikisini
-hiç açılmamış olan onunki
-yenilerini beklemek için diğeri seninki.
..
beklemek gerçekten gerekli mi
yolun sonu hep aynı değil mi
hep aynı mutluluk, hep aynı hüzün
dönüp durur beynimizde.
..
'we belong together' değil işte hayat
öyle bi dünya yok.
'can't find a better man' hiç değil hele
tam da bundan bahsediyorum ben de.
..

Cumartesi, Ocak 16, 2010

but i'm looking at you the whole fucking time

kaçırılmış yaşanmışlıklar o kadar da önemli değildir aslında, hissiyatımızın yanında. birisi uzağa gittiğinde uzak olur yaşadıkları bize; ama bu demek değildir ki 'biz'den kopmuştur artık.aksine; yepyeni bir kapı açılır herkesin önünde, gideniyle kalanıyla. anıları kaçırırız belki evet; ama, uzaklık hissidir her şeyi güzel yapan. gündelik yaşamın koşuşturmacasıyla, kaprisleriyle kirlenmez onlar, güzeldir hep hissettiklerin. iyidir hatta, her ne kadar 'iyi'liği hoş olmasa da..
..
"birisi uzağa gittiğinde kalan yaşamamıştır neredeyse" dedi birisi.
irkildim sanki.
hiçbirimiz yaşamıyor muyuz yani?
kalanların yaşadığı zaman dilimi gidenlerin yaşadığı zaman dilimini geçemiyor diye eksik mi yaşarız sandı ki?
kalanların hissetmek için daha çok vakit ayırdığını göremiyor mu ki?
yalnızca düşünce adamı mı kendisi sahi?
ben mi yanlış anladım acaba yine birisini?
insanlara aşırı düşkünlükten mi oluyor bunların hepsi?
sanırım bir yanlış anlama dizisi yine benimkisi..
..
soğuk, tartışılmaz bir umut bağlama dizisi daha..
sen uzakta oldukça daha çok seviyorum ben seni.
düşündüğünden çok daha fazla anılarımdasın, her zamanki gibi.
terk edilmek cesaret işi sanki.
ama artık hangimizin cesareti bitecek ki?

bizimkisi terk etmeler silsilesi..

Çarşamba, Ocak 13, 2010

bakar mı ki?

insan bir duble rakıyla bu kafaya mı gelir her zaman?
hiç sanmam.
başka bir ruh hali bu, her zaman yakalanmayan.

"o kadar sevdim ki resmini..
biliyorum görünce beni, hep tanıyordum diyeceksin
rüyalarımda hep sen vardın, hep tanıyordum diyeceksin.."


ha bir de:
"geceleri resmine baktım, olanları anlattım.."


işte bugün konuştu mu benimle acaba?
bence her zaman konuşuyordu da duymayı hep erteledik.
her birimiz erteledik.
suçlamalı mıyız acaba birbirimizi?
ama bu zaman gerekliydi, diyecek birimiz hep.
bu zaman gerekli miydi peki?
özlemek için gerekliydi sanırım.
unutulanları hatırlamak, "bak ne anlatıcam", "bi de ne vardı biliyo musun", "benimse şöyle bi teorim var", "ben de aynı şeyi düşünüyorum ne zamandır", "şunu da dinle öyle çalışalım" demek için gerekliydi belki de..
..
yazmaya başlayınca zihnin berraklaşıyor birden.
az önceki o çok sevdiğin ruh hali kayboluyor birden.
ayakların üşümeye başlıyor bir anda, yeni yeni hissediyorsun..
halbuki daha az önce o seni üşütmeyen balkonda ilk sigaranı yakmıştın.
buraya ait değilim diye düşünmüştün.
daha bir kaç saat önce 'tayfa' kelimesini kullanmıştın.
sana ait olmayan bavullar vardı sana ait olmayan o balkonda,
gideceğinin habercisi gibi dikiliyorlardı yanı başında.
bir bira gidip almalı mı acaba bu saatte?
..
gidip almalı bence, riske atmamalı kendini..

Perşembe, Ocak 07, 2010

finals

bazen ben de sınavların olduğu zamanlarda derdimi doğru anlatabilmek için gülden gibi ders kitaplarımın fotoğrafını çekip koymak istiyorum bloguma.
gel gör ki 300 500 sayfalık hangi parça pinçik edilmiş kitabımın ve onların içinden ayrı ayrı zımbalanmış hangi makalenin fotoğrafını çeksem diye uzun uzun düşünüyorum.
evet, çok çalışıyorum bu ara.
ama yine hep geç kalıyorum off!

Pazar, Ocak 03, 2010

special k

- ne olacağını bilmemiz o kadar önemli mi gerçekten?
..
- değilse neden şimdi?
..
- şimdi değilse neden her zaman?
..
- her zaman değilse neden zaman zaman?
..
- bütün soruların cevabı aynı değil mi?
..
bu sorular seni soruların gerekliliği konusuna götürüyor, - aslında gereksizliği. neden bu kadar çok sorun var ki kendine? başkalarını çözdün de bir kendini mi çözemedin? böyle bir ihtimal olmadığına dikkat çekmek için soruyorsun bunca soruyu, öyle ya! pek öyle de değil aslında, değil mi? dikkat çekmek değil de derdin; hazırlıklı olmak.

- insan hazırlıklı olabilir mi bir şeye?
..
- olabilirse o nedir?
..
- insan dediğimiz yaratık duygularını hazır tutabilir mi bir duruma karşı?
..
öyleyse korku kalıyor bir tek geriye.

- ama neyin korkusu?


haydi şimdi bunu cevapla bakalım!

- korku işte, bildiğimiz korku..
yine olmayacak benim yüzümden korkusu. 
yine olmayacak onun yüzünden korkusu. 
önce hangimiz hata yapacak korkusu. 
önce hangimiz vazgeçecek korkusu. 
her şey eskisi gibi olacak mı korkusu. 
her şey eskisi gibi olacak korkusu.
hep yalnız mı uyuyacağım korkusu.
birlikte ama yalnız uyuma korkusu.
bunları düşünüp uyuyamama korkusu.
birinden önce uyuma düşüncesinin korkusu.
korkularımı anlamaları korkusu.
korkularımı anlamamaları korkusu.


haydi sormana izin bu kadar soruyu kendine diyelim. bu kadar korkunun arasında bu kadar soru sormaya korkmuyor musun peki? tamam, bu korkuları örtbas etmek için bu kadar soru sorman güzel; ancak seni karamsarlığa itmiyorlar mı?
güzeeel..


"Yalnızın adı yok gecenin bu saatinde.."

(14.12.2009)

sen uyurken

http://fizy.com/s/13ugog

çağdan'a
..

Perşembe, Aralık 31, 2009

consensus

vedalarından nefret ediyorum..
..
hani gitmenden değil de
gitmek istemeyişini saklama çabandan.
ya da gidişini açığa vurmandan mı desem
veya hemen düşmanlaşışından mı bahsetsem.
hangisini en çok sevmiyorum bilemedim ki..
ama şunu biliyorum ki
-vedalarından nefret ediyorum..