parti bitmiş, herkes gitmiş, dava düşmüş, konu kapanmış.
..
öfkeli olmak daima mutsuz olmama sebep oluyor, hala bile.
..
zeki insanlar salt zeki oldukları için oyunlar oynamak zorunda değillerdir.*
*bu cümleyi istediğim gibi kuramıyorum, düşündüğüm şey düşündüğünüz şey olacak mı acaba?
..
öfke zamanla azalan bir şey değildir. therefore, zaman her şeyin ilacı değildir.
..
bilgisayarımda üzerinde 'bok' yazan bir postit var.
..
odamın duvarında üzerinde 'sik' yazan bir postit var.
..
her şarkı herkesin hayatına uyarlanabilir gibi. gibi geldi bana bugün.
..
burcu'nun hiçbir zaman oturup blogumu okumayacağı gerçeğiyle artık yüzleşmem gerek.
..
bunları biliyor muydunuz?
gerçekler acıtır.
..
bebekler neşelendirici şeylerdir.
..
bugün buzdolabının kapağını açık unutup evden çıktığım için mero bana biraz kızdı. meyveli yoğurdumuz bozulmuş.
..
yollar gitmiş biz kalmışsak ne yapılır ki?
..
aa ben bi şarkı biliyorum: iki yol var demiştim, hangisini seçeyim?
..
we all need to be more content with less.
..
do we really need this?
..
peki beni istediğim şeyden kim koruyacak?
..
to be continued..
biz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
biz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çarşamba, Kasım 03, 2010
i know
bunlar çağrıştı:
belibol,
ben biraz malım galiba,
biz,
burçin,
çakıl,
çay muhabbeti,
gülden the desperate :),
his-siz-lik,
mero,
mutsuzluk,
öpücük balığı,
özeleştiri,
sen aslında hiç yoksun,
şarkı
Cuma, Ekim 08, 2010
if i knew where it was, i would take you there
tamamlanmışlık hissim aksi iddia edilse de hiç yanıltmadı beni. 'erken' eklediler başına, erkenmiş o zamanlar. erkenmiş de aslında, daha yaşayacak koca bir aşk varmış önümde. tamamım ben, demişim; mükemmel olmadığımın bilincinde. en büyük parçam tamamlanmıştı nasılsa, gerisi teferruat. teferruat diye baktım hep, hislerimden habersizce. o da gittiğinde tamamlanmıştım artık, yaşandı bitti dediğimde.
...
...
avucumdaki kelimeleri götürebilsem geçmişe
tümler kalırdı geriye sadece
-ki- sıkıcı birer kıssadan hisse
...
...
avucumdaki kelimeleri götürebilsem geçmişe
tümler kalırdı geriye sadece
-ki- sıkıcı birer kıssadan hisse
bunlar çağrıştı:
ben aslında varım,
biz,
cücüm,
değişmek,
değişmemek,
dialog,
durağan*durak-an*dur-akan,
hesaplaşmalar,
his-siz-lik,
kelimeler,
konuşamadıklarımız,
mutsuzluk,
sen aslında hep varsın
Pazartesi, Eylül 06, 2010
somewhere over the rainbow
..
geçen zaman - inkarlar - içinde
kazanılan sanrılar dönüşür kaybedilene
depremler olur beraberinde
kayıplar acıtır her yeri
denir ki sonra bir yerde:
kayıp giden siyah hiç gitmemiş meğerse.
..
geçen zaman - inkarlar - içinde
kazanılan sanrılar dönüşür kaybedilene
depremler olur beraberinde
kayıplar acıtır her yeri
denir ki sonra bir yerde:
kayıp giden siyah hiç gitmemiş meğerse.
..
şevkat örtmüş gökkuşağının renklerini;
renkleri göremeyen siyahı inkar edebilir mi?
..
Pazar, Haziran 06, 2010
uyumazken
..
zaman durdu.
yazamadım, yazamazdım zaten.
ellerim tutuldu sanki, dudaklarım kendime kenet-len-di
öyle bir mutluluk-idi- ki gözler doldu, kalpler attı o anda.
ne de heyecanla çar-par-dı!
yaşam durdu
zamanım doldu
hep bir şeyler vermeye çalıştım si-ze
alan aldı, gerisi boş kaldı
yoksa boş biz miydik?
karıştırdım şimdi
kapanıyor gözlerime dünya
nerede mavi mutluluklar?
zamanım doldu
bizden daha mutluydu, evet
bizden daha mut-lu
idi.
gözler doldu o anda, kalpler attı
bizden daha mut-lu
..
bizse sarhoşuz sonsuzlukta
sonsuzlukta mutluyum
ayılmamak bahane
bahane ayılmamak
ayılmamak bana-ne!
çünkü mutluyuz sonsuzlukta
şarhoşken sonsuzum
mutluyuz sarhoşken
çünkü bir-tek şarhoşken mutluyuz
bu nedenle son-suz-uz!
..sen mutluluğun resmini yapabilir misin abidin?
kayboluşların şehrinde bir adam var
bütün varlığıyla
-resminin yapılmasını bekleyen.
..
cem adrian,
murat yılmazyıldırım
ve hoşça kal;
sizi seviyorum.
..
bunlar çağrıştı:
ben aslında varım,
biz,
burak,
cücüm,
hayat,
konuşmak,
korku,
şarkı,
şişli,
tercih meselesi,
uyku yazıları,
uzak
Çarşamba, Mayıs 26, 2010
what can i do sometimes
hayat burada hep aynı,
zaman hiç değişmiyor.
oysa ki zaman değişirdi eskiden.
sanki yüzyıllar geçmiş üstünden.
eskimişim.
eskiden daha çok yanardı canım.
halbuki şimdi daha çok acımalı her yanım.
bu seferki çok daha ağır ama o kadar yaralamıyor, hay aksi..
..
zamana dönüp bakınca diyorum ki hiçbir şey değişmemiş şu son bir yıldır hayatımda. herkes yine aynı herkes. her şey yine aynı her şey. hislerimiz bile değişmemiş, biraz azalmış biraz çoğalmış hepsi o kadar. başladığımız noktadayız yine yeni yeniden. does it matter? 'her şey iyi olacak' diyen şarkılar dinlerdik eskiden. 'song to say goodbye' dinliyoruz şimdi. zaman bize ne katmış ki, değiştiremedikten sonra?
zaman hiç değişmiyor.
oysa ki zaman değişirdi eskiden.
sanki yüzyıllar geçmiş üstünden.
eskimişim.
eskiden daha çok yanardı canım.
halbuki şimdi daha çok acımalı her yanım.
bu seferki çok daha ağır ama o kadar yaralamıyor, hay aksi..
..
zamana dönüp bakınca diyorum ki hiçbir şey değişmemiş şu son bir yıldır hayatımda. herkes yine aynı herkes. her şey yine aynı her şey. hislerimiz bile değişmemiş, biraz azalmış biraz çoğalmış hepsi o kadar. başladığımız noktadayız yine yeni yeniden. does it matter? 'her şey iyi olacak' diyen şarkılar dinlerdik eskiden. 'song to say goodbye' dinliyoruz şimdi. zaman bize ne katmış ki, değiştiremedikten sonra?
bunlar çağrıştı:
ben aslında yoğum,
biz,
değişmemek,
gülden the desperate :),
korku,
melik the desperate :),
öpücük balığı,
şarkı,
uyku yazıları
Pazar, Mayıs 16, 2010
your account will expire soon
çok acıklı yahu. sen git o kadar hesap açtır, para yatır aylardır, sonra meyil atsınlar sana yor ekaunt vil ekspayır suun diye. ayıp denen bişey var. var mı? varsa ayıp budur işte.
o değil de çok rüzgar var. insanı yutuverecekmiş gibi geliyor, alıp bir yerlere sürükleyecekmiş ve bir daha da geri getirmeyecekmiş gibi. esiyor da esiyor. esmeli mi esmemememeli mi? -meli -malı ekleri beni sürüklüyor. bakalım nereye kadar götürecek, nerede bırakıp 'artık burası senin yolun, burada zorunluluklar yok' diyecek. hala kaybolmadım daha, garip. hala kaybolmadım, daha garip. 'virgülün güzellikleri' yazmama gerek bırakmayan güzellik; kaybolmamam sensin. "kaybolursam şarkı söyle" ki kaybetmezsin, bilirim.
birisi, her zaman biri olduğu için birilerinin birisi; biri olmasaydı eğer ne başkalarının birisi olurdu ne de kendine biri kalırdı kendinden geriye. birilerinin birisi oldukça zenginleşiyor aksine; birliğine çokluk katıyor.
-bu sebeptendir ki yalnızlığı tanıyor.
o değil de çok rüzgar var. insanı yutuverecekmiş gibi geliyor, alıp bir yerlere sürükleyecekmiş ve bir daha da geri getirmeyecekmiş gibi. esiyor da esiyor. esmeli mi esmemememeli mi? -meli -malı ekleri beni sürüklüyor. bakalım nereye kadar götürecek, nerede bırakıp 'artık burası senin yolun, burada zorunluluklar yok' diyecek. hala kaybolmadım daha, garip. hala kaybolmadım, daha garip. 'virgülün güzellikleri' yazmama gerek bırakmayan güzellik; kaybolmamam sensin. "kaybolursam şarkı söyle" ki kaybetmezsin, bilirim.
birisi, her zaman biri olduğu için birilerinin birisi; biri olmasaydı eğer ne başkalarının birisi olurdu ne de kendine biri kalırdı kendinden geriye. birilerinin birisi oldukça zenginleşiyor aksine; birliğine çokluk katıyor.
-bu sebeptendir ki yalnızlığı tanıyor.
bunlar çağrıştı:
ben aslında varım,
biz,
melik the desperate :),
sen aslında hep varsın,
şarkı,
uyku yazıları
Cuma, Nisan 23, 2010
can we work it out
çünkü siz ateşe daha dayanıklıydınız
ama galibi biz olduk
biz ateş olduk
sardık dört bir yanınızı
hepimiz yandık tutuştuk
ama biz sağ kalanlardık
sizse kül olanlar oldunuz
biz kabullendik
yıldızsız sonsuz gülüşümüzle
siz bunu gördünüz
ve hemen olmasa da kabullendiniz
burada bir yanlış vardı
biz gördük
siz görmediniz
..
görenden görene:
görenden görmeyene:
ateş olmadan hayat olmuyor
yanmadıkça yaşanmışlık anlaşılmıyor
..
"another world is possible"
..
"there is no alternative"
..
yukarıdakilerden hangisi daha doğrudur?
..
can we work it out?
i don't think so.
even i don't think anymore.
ama galibi biz olduk
biz ateş olduk
sardık dört bir yanınızı
hepimiz yandık tutuştuk
ama biz sağ kalanlardık
sizse kül olanlar oldunuz
biz kabullendik
yıldızsız sonsuz gülüşümüzle
siz bunu gördünüz
ve hemen olmasa da kabullendiniz
burada bir yanlış vardı
biz gördük
siz görmediniz
..
görenden görene:
görenden görmeyene:
ateş olmadan hayat olmuyor
yanmadıkça yaşanmışlık anlaşılmıyor
..
"another world is possible"
..
"there is no alternative"
..
yukarıdakilerden hangisi daha doğrudur?
..
can we work it out?
i don't think so.
even i don't think anymore.
Perşembe, Mart 25, 2010
Cuma, Ocak 29, 2010
and twisted thoughts that spin round my head
nereye yazdım bulamadım şimdi
belki de düşüncemde kalmıştır hepsi
anlatamamışımdır bildiklerimi
yazıya dökmek en iyisi
ancak böyle dinliyor seni birileri.
..
değiştiremiyorsan birisini
değiştirirsin kendisini
açık edersin yolun ikisini
-hiç açılmamış olan onunki
-yenilerini beklemek için diğeri seninki.
..
beklemek gerçekten gerekli mi
yolun sonu hep aynı değil mi
hep aynı mutluluk, hep aynı hüzün
dönüp durur beynimizde.
..
'we belong together' değil işte hayat
öyle bi dünya yok.
'can't find a better man' hiç değil hele
tam da bundan bahsediyorum ben de.
..
belki de düşüncemde kalmıştır hepsi
anlatamamışımdır bildiklerimi
yazıya dökmek en iyisi
ancak böyle dinliyor seni birileri.
..
değiştiremiyorsan birisini
değiştirirsin kendisini
açık edersin yolun ikisini
-hiç açılmamış olan onunki
-yenilerini beklemek için diğeri seninki.
..
beklemek gerçekten gerekli mi
yolun sonu hep aynı değil mi
hep aynı mutluluk, hep aynı hüzün
dönüp durur beynimizde.
..
'we belong together' değil işte hayat
öyle bi dünya yok.
'can't find a better man' hiç değil hele
tam da bundan bahsediyorum ben de.
..
bunlar çağrıştı:
ben aslında varım,
biz,
duy beni,
melik the desperate :),
telefon muhabbeti,
tercih meselesi,
uyku yazıları,
wine not cupcake
Pazartesi, Ocak 18, 2010
i don't mind spending everyday
biz beraber sigara içerdik hep..
nedense hiç ayrılmazdık sigara içerken. birimiz sigara içecekse diğerinin de istemesini beklemeliydi. diğeri de hep dünden hazırdı zaten. konulmuş bir kural yoktu ortada, kimsenin karşı çıkması gereken yasaklar da yoktu bu yüzden.
sigaralar beraber yakılırdı hep,
tek bir elde
tek bir ağızda
tek bir ateşle..
zevk almak için sıraya girmezdik biz, bu yüzdendir ki beraber zevk almayı sevdik.
ayrı ayrı sigara içtiğimiz de olurdu tabii. ama bu bir kırgınlık göstergesiydi. birbirimize kızdığımız an zevk yarışına girerdik. kim önce tatmin olacaksa..
onun hayatında sigara ne denli önemsizse benimkinde de o denli önemliydi. ama biz olmak tam böyle bir şeydi işte.. kayıtsız, şartsız, sorgusuz, sualsiz, kuralsız, yasaksız, sınırsız olunduğunda biz olmak ne kadar kaçınılmazsa, bunlar olmadan biz olmaya çalışmak da o kadar imkansızdır.
..
ama şimdi..
kimse beklemiyor birbirini sigara yakmak için. herkes yemeğini bir sigara içebilmek uğruna ne kadar hızlı bitirebiliyorsa o kadar hızlı bitiriyor işte. o sigarayı yakınca dünyalar onun oluyor. benim de onlara, dalbaz deyimiyle, 'küçük mastürbatööör!' diyesim geliyor.
niye kimse birbirine önem vermiyor artık bu dünyada?
bu soru yanlış bir soru. benim soracağım sorulardan değil çünkü. böyle bir soru sormayacağım durumunu göz ardı ederek diyorum ki sorunun yansıttığı hissi en derinlerimde bir yerde hissediyorum galiba..
sigaranın yaşamımdaki anlam ve önemini göz önünde bulundurduğumda, 'sizli bizli sigara içecek bir insanın hayatımda bulunmayışı beni derinden yaralıyor. ah bilemezsiniz!
bu yüzden sigarayı bırakmaya karar verdim.
nadiren de olsa birileri beraber sigara içmek isterse diye sigara içme haklarımı (s)onlara saklıyorum..
nedense hiç ayrılmazdık sigara içerken. birimiz sigara içecekse diğerinin de istemesini beklemeliydi. diğeri de hep dünden hazırdı zaten. konulmuş bir kural yoktu ortada, kimsenin karşı çıkması gereken yasaklar da yoktu bu yüzden.
sigaralar beraber yakılırdı hep,
tek bir elde
tek bir ağızda
tek bir ateşle..
zevk almak için sıraya girmezdik biz, bu yüzdendir ki beraber zevk almayı sevdik.
ayrı ayrı sigara içtiğimiz de olurdu tabii. ama bu bir kırgınlık göstergesiydi. birbirimize kızdığımız an zevk yarışına girerdik. kim önce tatmin olacaksa..
onun hayatında sigara ne denli önemsizse benimkinde de o denli önemliydi. ama biz olmak tam böyle bir şeydi işte.. kayıtsız, şartsız, sorgusuz, sualsiz, kuralsız, yasaksız, sınırsız olunduğunda biz olmak ne kadar kaçınılmazsa, bunlar olmadan biz olmaya çalışmak da o kadar imkansızdır.
..
ama şimdi..
kimse beklemiyor birbirini sigara yakmak için. herkes yemeğini bir sigara içebilmek uğruna ne kadar hızlı bitirebiliyorsa o kadar hızlı bitiriyor işte. o sigarayı yakınca dünyalar onun oluyor. benim de onlara, dalbaz deyimiyle, 'küçük mastürbatööör!' diyesim geliyor.
niye kimse birbirine önem vermiyor artık bu dünyada?
bu soru yanlış bir soru. benim soracağım sorulardan değil çünkü. böyle bir soru sormayacağım durumunu göz ardı ederek diyorum ki sorunun yansıttığı hissi en derinlerimde bir yerde hissediyorum galiba..
sigaranın yaşamımdaki anlam ve önemini göz önünde bulundurduğumda, 'sizli bizli sigara içecek bir insanın hayatımda bulunmayışı beni derinden yaralıyor. ah bilemezsiniz!
bu yüzden sigarayı bırakmaya karar verdim.
nadiren de olsa birileri beraber sigara içmek isterse diye sigara içme haklarımı (s)onlara saklıyorum..
Cumartesi, Ocak 16, 2010
but i'm looking at you the whole fucking time
kaçırılmış yaşanmışlıklar o kadar da önemli değildir aslında, hissiyatımızın yanında. birisi uzağa gittiğinde uzak olur yaşadıkları bize; ama bu demek değildir ki 'biz'den kopmuştur artık.aksine; yepyeni bir kapı açılır herkesin önünde, gideniyle kalanıyla. anıları kaçırırız belki evet; ama, uzaklık hissidir her şeyi güzel yapan. gündelik yaşamın koşuşturmacasıyla, kaprisleriyle kirlenmez onlar, güzeldir hep hissettiklerin. iyidir hatta, her ne kadar 'iyi'liği hoş olmasa da..
..
"birisi uzağa gittiğinde kalan yaşamamıştır neredeyse" dedi birisi.
irkildim sanki.
hiçbirimiz yaşamıyor muyuz yani?
kalanların yaşadığı zaman dilimi gidenlerin yaşadığı zaman dilimini geçemiyor diye eksik mi yaşarız sandı ki?
kalanların hissetmek için daha çok vakit ayırdığını göremiyor mu ki?
yalnızca düşünce adamı mı kendisi sahi?
ben mi yanlış anladım acaba yine birisini?
insanlara aşırı düşkünlükten mi oluyor bunların hepsi?
sanırım bir yanlış anlama dizisi yine benimkisi..
..
soğuk, tartışılmaz bir umut bağlama dizisi daha..
sen uzakta oldukça daha çok seviyorum ben seni.
düşündüğünden çok daha fazla anılarımdasın, her zamanki gibi.
terk edilmek cesaret işi sanki.
ama artık hangimizin cesareti bitecek ki?
bizimkisi terk etmeler silsilesi..
..
"birisi uzağa gittiğinde kalan yaşamamıştır neredeyse" dedi birisi.
irkildim sanki.
hiçbirimiz yaşamıyor muyuz yani?
kalanların yaşadığı zaman dilimi gidenlerin yaşadığı zaman dilimini geçemiyor diye eksik mi yaşarız sandı ki?
kalanların hissetmek için daha çok vakit ayırdığını göremiyor mu ki?
yalnızca düşünce adamı mı kendisi sahi?
ben mi yanlış anladım acaba yine birisini?
insanlara aşırı düşkünlükten mi oluyor bunların hepsi?
sanırım bir yanlış anlama dizisi yine benimkisi..
..
soğuk, tartışılmaz bir umut bağlama dizisi daha..
sen uzakta oldukça daha çok seviyorum ben seni.
düşündüğünden çok daha fazla anılarımdasın, her zamanki gibi.
terk edilmek cesaret işi sanki.
ama artık hangimizin cesareti bitecek ki?
bizimkisi terk etmeler silsilesi..
bunlar çağrıştı:
ben aslında yoğum,
biz,
duy beni,
uyku yazıları,
uzak
Çarşamba, Ocak 13, 2010
bakar mı ki?
insan bir duble rakıyla bu kafaya mı gelir her zaman?
hiç sanmam.
başka bir ruh hali bu, her zaman yakalanmayan.
"o kadar sevdim ki resmini..
biliyorum görünce beni, hep tanıyordum diyeceksin
rüyalarımda hep sen vardın, hep tanıyordum diyeceksin.."
ha bir de:
"geceleri resmine baktım, olanları anlattım.."
işte bugün konuştu mu benimle acaba?
bence her zaman konuşuyordu da duymayı hep erteledik.
her birimiz erteledik.
suçlamalı mıyız acaba birbirimizi?
ama bu zaman gerekliydi, diyecek birimiz hep.
bu zaman gerekli miydi peki?
özlemek için gerekliydi sanırım.
unutulanları hatırlamak, "bak ne anlatıcam", "bi de ne vardı biliyo musun", "benimse şöyle bi teorim var", "ben de aynı şeyi düşünüyorum ne zamandır", "şunu da dinle öyle çalışalım" demek için gerekliydi belki de..
..
yazmaya başlayınca zihnin berraklaşıyor birden.
az önceki o çok sevdiğin ruh hali kayboluyor birden.
ayakların üşümeye başlıyor bir anda, yeni yeni hissediyorsun..
halbuki daha az önce o seni üşütmeyen balkonda ilk sigaranı yakmıştın.
buraya ait değilim diye düşünmüştün.
daha bir kaç saat önce 'tayfa' kelimesini kullanmıştın.
sana ait olmayan bavullar vardı sana ait olmayan o balkonda,
gideceğinin habercisi gibi dikiliyorlardı yanı başında.
bir bira gidip almalı mı acaba bu saatte?
..
gidip almalı bence, riske atmamalı kendini..
hiç sanmam.
başka bir ruh hali bu, her zaman yakalanmayan.
"o kadar sevdim ki resmini..
biliyorum görünce beni, hep tanıyordum diyeceksin
rüyalarımda hep sen vardın, hep tanıyordum diyeceksin.."
ha bir de:
"geceleri resmine baktım, olanları anlattım.."
işte bugün konuştu mu benimle acaba?
bence her zaman konuşuyordu da duymayı hep erteledik.
her birimiz erteledik.
suçlamalı mıyız acaba birbirimizi?
ama bu zaman gerekliydi, diyecek birimiz hep.
bu zaman gerekli miydi peki?
özlemek için gerekliydi sanırım.
unutulanları hatırlamak, "bak ne anlatıcam", "bi de ne vardı biliyo musun", "benimse şöyle bi teorim var", "ben de aynı şeyi düşünüyorum ne zamandır", "şunu da dinle öyle çalışalım" demek için gerekliydi belki de..
..
yazmaya başlayınca zihnin berraklaşıyor birden.
az önceki o çok sevdiğin ruh hali kayboluyor birden.
ayakların üşümeye başlıyor bir anda, yeni yeni hissediyorsun..
halbuki daha az önce o seni üşütmeyen balkonda ilk sigaranı yakmıştın.
buraya ait değilim diye düşünmüştün.
daha bir kaç saat önce 'tayfa' kelimesini kullanmıştın.
sana ait olmayan bavullar vardı sana ait olmayan o balkonda,
gideceğinin habercisi gibi dikiliyorlardı yanı başında.
bir bira gidip almalı mı acaba bu saatte?
..
gidip almalı bence, riske atmamalı kendini..
bunlar çağrıştı:
ben aslında varım,
biz,
değişmek,
değişmemek,
dialog,
duy beni,
konuşmak,
korku,
uyku yazıları,
wine not cupcake,
yazmak
Pazartesi, Ocak 11, 2010
uyandırmadan
- eski sevgili moduna girdik iyice.
- olsun, biz birbirimizi seviyoruz hala.
- ehi :)
- ehehe :)
- olsun, biz birbirimizi seviyoruz hala.
- ehi :)
- ehehe :)
Pazar, Ocak 03, 2010
sen uyurken
bunlar çağrıştı:
ben aslında yoğum,
biz,
duy beni,
konuşmak,
şarkı,
uzak,
wine not cupcake
Çarşamba, Aralık 16, 2009
do you realize
biz olmaktan bile vaz geçesi geliyor insanın yemin ederim..
uyuyası geliyor artık yavaştan, gözleri kapanmak istiyor,
-bir daha hiç açılmamacasına..
uyuyası geliyor artık yavaştan, gözleri kapanmak istiyor,
-bir daha hiç açılmamacasına..
bunlar çağrıştı:
ben aslında yoğum,
biz,
değişmek,
melik the desperate :),
uyku yazıları,
wine not cupcake
Cumartesi, Aralık 12, 2009
us vs. us
kaç dilde düşünebilir insan
ya da kaç dilde düşünmeli
çok dil bilip hepsini de anlamak
birini tercih sebebi mi?
..
geceleri yaşamak elbette daha güzeldir
gecenin anlamını bilenler için
gece yaşayıp yaşamadığımı bilmeyenler için de
gece yazma sebebidir
..
olmak ya da olmamak
işte bütün mesela bu
mu acaba?
sizin olmamanız değil mesele
sizin varlığınızın inkarı söz konusu bile değil hele
-meseleyi yaratan 'biz'in eksikliği
'siz' olmaktan kurtaramayıp sizi
'biz' olmayı da başaramadığınız gibi
'biz' olmamaktan yakınmak sizinkisi.
'biz' olmaktan korkan sen değil miydin ey birinci?
..
'us' karşısında 'us'
iki dilde düşünmeli
biz varken akıl yoksa
akıl varken biz yoksak
demek ki ortaklık burada
diyip çekip gitmeli
ikisini birleştiremediğiniz dünyanızda
kalmaya çalışmak asıl acı verici
verdiğiniz acıyı sevdiğim besbelli
acaba benim acı vermemem mi
aslında sizin kızdığın nokta ki?
..
ya da kaç dilde düşünmeli
çok dil bilip hepsini de anlamak
birini tercih sebebi mi?
..
geceleri yaşamak elbette daha güzeldir
gecenin anlamını bilenler için
gece yaşayıp yaşamadığımı bilmeyenler için de
gece yazma sebebidir
..
olmak ya da olmamak
işte bütün mesela bu
mu acaba?
sizin olmamanız değil mesele
sizin varlığınızın inkarı söz konusu bile değil hele
-meseleyi yaratan 'biz'in eksikliği
'siz' olmaktan kurtaramayıp sizi
'biz' olmayı da başaramadığınız gibi
'biz' olmamaktan yakınmak sizinkisi.
'biz' olmaktan korkan sen değil miydin ey birinci?
..
'us' karşısında 'us'
iki dilde düşünmeli
biz varken akıl yoksa
akıl varken biz yoksak
demek ki ortaklık burada
diyip çekip gitmeli
ikisini birleştiremediğiniz dünyanızda
kalmaya çalışmak asıl acı verici
verdiğiniz acıyı sevdiğim besbelli
acaba benim acı vermemem mi
aslında sizin kızdığın nokta ki?
..
kızmak değil aslında sizinkisi
öyle diyeceğiniz çok belli
ancak, kızmak olmuş benimkisi
kızmamak da elde tabiki
ama o zaman deniz oluşmazdı ki
aynı anda aynı denizde
olmak zorunda olmayışımız gibi
derelerin keyfini sürmek benimkisi
denizin bir yere kaybolduğu yok
daha önce söylendiği gibi
yalnızca görmek 'biz'i
sizi rahatsız ettiği gibi
beni mutlu edecek belki..
..
gecenin güzelliğini
herkes bilmez keyfini
gün ışığı düşman gibi gelir ya hani
bazen kapatır gecenin kusur yerlerini
-kimse görmesin diye, gecenin kendisi bile..
bunlar çağrıştı:
ben aslında varım,
biz,
dialog,
hayat,
konuşmak,
melik the desperate :),
oyun,
uyku yazıları,
uzak,
yazmak
onceee upon a time i could control myself!
her şeye rağmen eğlenmeyi becerebilsek..
keyfimiz eksik olmasa hani dudaklarımızdan..
yansımamız kalsa ya her yerde..
hangisini önemsesek bazen?
saf kalsak keşke, bazıları gibi sade..
poz verdirseler bize makineyi yamuk tutarak, ikimiz de olduğumuz gibi olsak süreçte..
gözetlendiğimizi bilmediğimizde daha güzeliz sanki..
yüzümüzü aklaştırıp gerisi karartsak insanlar anlamaz mı ki?
güzelliğimizi fark etsek azıcık..
utanmasak hiçbir şeyden..
hep hep hep gülümsesek..
bakışları anlasak ya bazen..
bazen de anlamasak..
"soğuk ve yıldızsız sonsuz gülüşümüz"ü görseler..
hep aynı anı görsek, hep belgelemek istesek..
bazen uzaklara baktığımızda, gerçekten görsek ya uzağı..
anlamaya çalıştığımız şeylerin arasında kaybolsak..
çillerimiz olsa ya hepimizin, güzelliğimizi çevreleyen..
bunlar çağrıştı:
belibol,
biz,
cücüm,
fotoğraf çekmece,
fotomoto,
gülden the desperate :),
gülmece,
hayat,
kübçük,
melik the desperate :),
mero,
monolog,
oyun,
uyku yazıları,
uzak,
wine not cupcake,
zenit
Pazartesi, Kasım 23, 2009
is freewill dead?
pembe sevmeyen insanları, sanki biz pembe sevenleri kategorize ediyormuşuz gibi, kategorize etmeyin. bunu bir yaşam biçimine dönüştürmüyoruz biz ya da pembeyi pembe olduğu için giymemezlik yapmıyoruz. sevmediğimiz şey pembenin rengi, pembenin sesi, pembenin kokusu.. herkes bunu sevmek zorundaymış gibi davranmayın ya da illa ki bir gün herkes pembeyi sevecekmiş gibi.pembenin size yaşattığı his belli ki bizde canlanmıyor. yaşattığı o kısacık anlarda da giyiyoruz zaten merak etmeyin.
yapmayın, sinirlenip üzülüyoruz, yapmayın..
bizi sarkastik olmaya zorlamayın..
(21.11.2009)
not: pembeyi metafor olarak kullandım, alınmayın gücenmeyin :)
yapmayın, sinirlenip üzülüyoruz, yapmayın..
bizi sarkastik olmaya zorlamayın..
(21.11.2009)
not: pembeyi metafor olarak kullandım, alınmayın gücenmeyin :)
Salı, Kasım 03, 2009
çö the which one
rakamla:
3. şahış olmak değil
-3. kişi olmak benimkisi..
2'liğin bilincinde olmak
- ve de kabullenmek 2.'liği..
zor olan 1'in kendisi
çünkü sanıyor ki kendisi 1.
ama bilmiyor
yalnızlığının sebebini:
1 olmak değil onunkisi
reddetmektendir
2.'liği
bu yüzdendir ki yalnızdır
çekip gitmeler bunun habercisi
yazıyla:
üçüncü şahıs olmak değil
- üçüncü kişi olmak benimkisi..
ikiliğin bilincinde olmak
- ve de kabullenmek ikinciliği..
zor olan bir'in kendisi
çünkü sanıyor ki kendisi birinci
ama bilmiyor
yalnızlığının sebebini:
bir olmak değil onunkisi
reddetmektendir
ikinciliği
bu yüzdendir ki yalnızdır
çekip gitmeler bunun habercisi
soruyla:
peki ya
peşlerini bırakmaman da neyin nesi?
3. şahış olmak değil
-3. kişi olmak benimkisi..
2'liğin bilincinde olmak
- ve de kabullenmek 2.'liği..
zor olan 1'in kendisi
çünkü sanıyor ki kendisi 1.
ama bilmiyor
yalnızlığının sebebini:
1 olmak değil onunkisi
reddetmektendir
2.'liği
bu yüzdendir ki yalnızdır
çekip gitmeler bunun habercisi
yazıyla:
üçüncü şahıs olmak değil
- üçüncü kişi olmak benimkisi..
ikiliğin bilincinde olmak
- ve de kabullenmek ikinciliği..
zor olan bir'in kendisi
çünkü sanıyor ki kendisi birinci
ama bilmiyor
yalnızlığının sebebini:
bir olmak değil onunkisi
reddetmektendir
ikinciliği
bu yüzdendir ki yalnızdır
çekip gitmeler bunun habercisi
soruyla:
peki ya
peşlerini bırakmaman da neyin nesi?
bunlar çağrıştı:
biz,
hayat,
melik the desperate :),
monolog,
uyku yazıları
Çarşamba, Ekim 21, 2009
do you think you can tell?
ben bu kadar ruhsuzken
bu kadar olumsuzken
hala nasıl yaşıyorum
anlamıyorum
sen bu kadar umutluyken
ve bir o kadar da bencilken
daima en iyisi için çabalarken
hala nasıl en iyi değilsin
anlamıyorum
o bu kadar farklıyken
ya da kendini öyle sanırken
şimdi imkanlar önüne serilmişken
hala nasıl güçsüz
anlamıyorum
öteki bu kadar azimliyken
bencillik yolunda ilerlerken
her şeyi başarıyorken
hala nasıl son derece normal
anlamıyorum
beriki bu kadar güzelken
bu kadar başarılıyken
hala nasıl memnun değil
anlamıyorum
bir diğeri bu kadar zekiyken
tamamen bilinçliyken
ancak şu an seyircilere oynarken
hala nasıl kıskanç
anlamıyorum
ben bu kadar umutsuzken
sen bu kadar uzaktayken
'biz' bu kadar yokken
hiçbir şey yapmazken
hala nasıl 'varız' diyebiliyoruz
anlamıyorum
siz bu kadar beraberken
ve aslında birbirinizi öldürürken
son derece acımasızken
hala nasıl yok olmuyorsunuz
anlamıyorum
onlar bu kadar uyumluyken
sevgiyi hissedebilirken
aslında önemli olan buyken
hala neden yarışıyorlar
anlamıyorum
(19.10.2009)
bunlar çağrıştı:
ben aslında yoğum,
biz,
hayat,
melik the desperate :),
monolog,
oyun,
öpücük balığı,
uzak,
wine not cupcake
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)