insan bir meşgale sahibi olunca hiçbir şey hissetmiyormuş. ben bugün bunu gördüm. hiçbir şey hissedemeden ne yazıcam lan şimdi ben bu bloga? elime iş tutuştururken hiç düşündünüz mü 'bu kızın bir blogu var, aman tarnım ne yazıcak şimdi bu buraya' diye? düşünmediniz tabi sizi gidi siziii. harbiden ne yazıcam lan? mutsuz da değilim ki artık anasını satayım. en azından mutsuzken şurada geveleyip gidiyordum, ben bunu hissediyorum kardeşim diyordum. hoş dün gece uyuyamayınca kalktım yine buldum sigaramı, yazdım bir şeyler de onları geçirmekle uğraşmayayım şimdi. zaten çok meşgulüm alla alla. daha gidip ders çalışıcam. sonra odamın şeklini falan değiştiricem. aman ne meşgulmüşüm aman aman amaaan.
hee bi blog buldum negzel, açınca müzik çalıyo. artık bilgisayardan otur playlist yap falan amaan ne uğraşıcam. hoş orada da 10-15 şarkı varmış. öfff. anaa ne kolay mutsuz oluyo lan insan. ben bunu yapayım arada. ama telefonum çalarsa hemen mutlu kız olayım yine de herkes mutlu olsun. ehi. herkes mutlu yahu bu ara negzel. benim dünyam da aydınlandı. tişkür ettim sana :)
öyy soda soğuk içilmeliymiş, şu an bunu gördüm. halbuki mutsuzluk öyle mi? her koşula mükemmel uyum sağlar. mutluyken yapılacaklar bellidir, sınırlısındır. mutsuzken her şeyi yapabilirsin halbuki. kimse sana napıyosun sen demez, diyemez. onun yerine küser, kırılır, alınır, susar, sinirlenir, mutsuz olur, hatta bazısı vardır mutlu olur, çeker gider, yanına gelir, seni görmek istemez, bi kere de mutlu ol be kadın der. yapamayacağın şey yoktur mutsuzken. susarsın ya da konuşursun sonsuza kadar. ohh be dersin dünya varmış. mutluluk bunları alır götürür, oturur durursun yerinde o salak gülümsemenle.
neyse bi süre salak salak gülümseyeyim etrafa. o da çok zevkli lan. insanlar arayıp saatlerce yemek dükkanları sayıyolar şundan mı yesem diye. ahaha çok eğlendim. tamam tamam mutluluk hoş arkadaş.
sigara etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sigara etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Pazartesi, Temmuz 12, 2010
so tell me why you listen when nobody is talking
bunlar çağrıştı:
aylaktım nooldu,
değişmek,
gülmece,
hoppaa,
mutluluk,
mutsuzluk,
sigara,
telefon muhabbeti,
yazmak
Pazar, Nisan 18, 2010
you're addicted not-to-you
mutluluk, bir çayla sigara keyfiyse
gerisini düşünmek nafile.
düşünenler için-ise,
saplanıp kalırsınız kendinize
- yarattığınız kaotik evrende.
halbuki o evren
evrenimiz değil, tam aksine;
ya da evrenim
evreniniz değil bilinmez niye.
mutluluk herkesçe
tanım-tanım-tanım-lanırken
ben mutluyumdur
balkonumda çayımla
- ve de sigaralarımla.
ah; acıdaki mutluluk
yeni keşfedilirken daha
- yanlış bile olsa
görürüm gülüşümü
yansımalar-da.
bir kendime gülümserim
bir de bir başkasına
gerisine güler geçerim
yahu ne fena bu dünya.
gerisini düşünmek nafile.
düşünenler için-ise,
saplanıp kalırsınız kendinize
- yarattığınız kaotik evrende.
halbuki o evren
evrenimiz değil, tam aksine;
ya da evrenim
evreniniz değil bilinmez niye.
mutluluk herkesçe
tanım-tanım-tanım-lanırken
ben mutluyumdur
balkonumda çayımla
- ve de sigaralarımla.
ah; acıdaki mutluluk
yeni keşfedilirken daha
- yanlış bile olsa
görürüm gülüşümü
yansımalar-da.
bir kendime gülümserim
bir de bir başkasına
gerisine güler geçerim
yahu ne fena bu dünya.
bunlar çağrıştı:
çay muhabbeti,
melik the desperate :),
monolog,
sigara
Cumartesi, Mart 20, 2010
don't bother
bugün hava ne güzel yahu. görenler bilir (zaten yazdıklarımı okuyanların hepsi de evime en az bi kere gelmiş insanlar, beyle de bir istatistik yabdım), evimde mutfak penceresinin önündeki masaya oturdum yine, çağrışımlar yapıyorum. yüz tane şey düşünüyorum. düşündükçe yenileri geliyor. acaba okumalarımı günü gününe yapmadan bu dönem iyi notlar alabilir miyim diye düşünüyorum. yine midtörmlere bıraksam okumaları, hem bütün derslerime de gidiyorum. öyle ya yaparım herhalde. bunu yazarken midtörm yerine acaba vize mi yazsam diye düşündüm, sonra konuştuğum gibi yazmaya karar verdim. evet başkalarına benzemeye çalışıyorum. bu daha eğlenceli, hem daha kolay. yaşadığını daha çok hissediyosun ivit :) dimi aslı?
..
hava böyle bi güzel ya, insanın mutlu olası geliyor. mutlu olmak senin kararına bağlı yani. istersen mutsuz da olabilirsin, sana kalmış. ama hava bunu biraz zorlaştırıyor. çünkü güneş var, hava sıcak, dışarısı var o da sıcak, kalın montlar giymek zorunda değilsin. pencereyi açabilirsin, çünkü üşümeyeceksin. e pencereyi açmışken sigara da içersin. off bayılıyorum sigara içmeye, dünyanın en güzel şeyi. keşke herkes sigara içse. ama astımı olmasa insanların. midesi de ağrımasa. aslı demişti ki bi gün: "ağrı güzel bir şey, insan organlarının yerini fark ediyor." ne demek istediğini size açıklamicam, ben 5 senedir yapıyorum bi kere de siz düşünün anlayın.
..
hasan bir gün merve'ye demiş ki: "mevsime göre ruh hali değişen insandan hayır gelmez."
gelir ki. bak hava güzel, burada oturmuş saçmalıyorum. duyduğumuz bir kelime bile hayatımızı (kaçımızın hayatını?) bu denli etkiliyorken nasıl olur da mevsimler etkilmez?
tabiki saçmalıyorum ama siz yine söylediklerimi ciddiye alın. çünkü basic argümanlar sizin işiniz.
ben hasan'ın ne demek istediğini anladım ama hadi bi kere de siz anlayın.
..
ayy şarkılarım ve ben!
you can't always get what you want!
house izlemenin faydaları ivit.
off çok uzun yazıyorum yine, kimse okumayacak.
..
keşke cem bana iki de bir de sevdiği her şeyin ardından "sen bu kadın olsana","aa sen de böyle yapsana" demese. ne demek istediğini ben anladım demicem, çünkü anlamıyorum vallahi billahi. çünkü o da bilememiş bence. bad romance'le julia child'ı aynı potada eritebilecek bi insan varsa gelsin öğretsin, valla yapıcam.
tabiki şaka ettim. eğleniyorum ben böyle, bi o bi bu olmaya çalışarak. aynı kostüm değiştirmek gibi. her gün başka biri oluyorum, ne güzel de hiç fark etmiyo. kötü anlamda değil tabi. ama istediği kişi olmam için yeniden kendim olmam gerekir ki bu hepimizin hayatını mahveder. hiç gerek yok.
yazdıklarımda gerçeklik payı yok neredeyse ama bu yazının amacını kim gerçekten anlicak bakalım.
..
şurada oturup saçmalamak kadar güzel bir şey yok yahu şu hayatta. merdivenlerden insanlar geçiyor, hava güzel, ben sigaram ve çayımla birlikteyim. kendi özel alanımda aklıma gelen her şeyi yazıyorum yazabildiğim kadar. buradan özlem konusuna geçiş yapmak isterim ama çok uzun oldu her şey. neyse ben biraz daha çağrışım yapiyim.
..
gülden bi kere demişti ki: "külotlu çorap dünyadaki en güzel şey." bunu tiki manifestosunu yaptığımız gün söylemişti. ama onunla alakası yok. tamamen ikimiz de giyinirken söylenmiş bi laftı. ne zamandır birinin bunu söylemesini bekliyomuşum demek ki nası mutlu olmuştum nasııı anlatamam. evveeet dedim dünyanın en güzel şeyi külotlu çorap!
..
bu aralar cem'in ne kadar zeki olduğunu fark ediyorum. aa bi de şeyi fark ettim; her çiftin başka insanların gülmediği/gülmeyebileceği kendi aralarında yaptıkları espriler var. anlatıyosun anlatıyosun gülmüyolar anasını satiyim, halbuki çok komik. ya da onlar anlatıyo komiklikleri şakaları, eee diyorum içimden bir cem türkeli edasıyla. ben de gülüyorum tabi ayıp olmasın diye ama sonra eve gidince buna mu gülüyolar lan oturup diyorum. ilginç valla ilginç. ilginç değil tabi de sırf ilginçlik olsun diye ilginç yazdım. yoksa değil.
..
sarkastikliği tamamen elden bıraktım artık. sarkastik bir insan olmayıverdim geçen zaman içinde. yeni rolüm bu oldu artık. o yüzden sarkastik bakışlar atmıyorum kimseye, rahat olun acık. sadece anlamaya çalışıyorum, sonra kabul ediyorum. aslı be, bu kabullenme işi çok kolay da sonrasında yapacak bir şey kalmıyo geriye. sadece yeni kabul edeceğin caseler çıkıyo karşına. onlara da eyvallah diyosun. eee ama eee? evet çok boşum burlarda aslı, kendimi kariyer günlerine verdim. eşantiyon toplamaya gidiyorum hiç vermiyolar hiç vermiyolar :( sadece öğrendiğim başarı hikayeleriyle kalıyorum.
girişimci olucaz hepimiz.
..
hava böyle bi güzel ya, insanın mutlu olası geliyor. mutlu olmak senin kararına bağlı yani. istersen mutsuz da olabilirsin, sana kalmış. ama hava bunu biraz zorlaştırıyor. çünkü güneş var, hava sıcak, dışarısı var o da sıcak, kalın montlar giymek zorunda değilsin. pencereyi açabilirsin, çünkü üşümeyeceksin. e pencereyi açmışken sigara da içersin. off bayılıyorum sigara içmeye, dünyanın en güzel şeyi. keşke herkes sigara içse. ama astımı olmasa insanların. midesi de ağrımasa. aslı demişti ki bi gün: "ağrı güzel bir şey, insan organlarının yerini fark ediyor." ne demek istediğini size açıklamicam, ben 5 senedir yapıyorum bi kere de siz düşünün anlayın.
..
hasan bir gün merve'ye demiş ki: "mevsime göre ruh hali değişen insandan hayır gelmez."
gelir ki. bak hava güzel, burada oturmuş saçmalıyorum. duyduğumuz bir kelime bile hayatımızı (kaçımızın hayatını?) bu denli etkiliyorken nasıl olur da mevsimler etkilmez?
tabiki saçmalıyorum ama siz yine söylediklerimi ciddiye alın. çünkü basic argümanlar sizin işiniz.
ben hasan'ın ne demek istediğini anladım ama hadi bi kere de siz anlayın.
..
ayy şarkılarım ve ben!
you can't always get what you want!
house izlemenin faydaları ivit.
off çok uzun yazıyorum yine, kimse okumayacak.
..
keşke cem bana iki de bir de sevdiği her şeyin ardından "sen bu kadın olsana","aa sen de böyle yapsana" demese. ne demek istediğini ben anladım demicem, çünkü anlamıyorum vallahi billahi. çünkü o da bilememiş bence. bad romance'le julia child'ı aynı potada eritebilecek bi insan varsa gelsin öğretsin, valla yapıcam.
tabiki şaka ettim. eğleniyorum ben böyle, bi o bi bu olmaya çalışarak. aynı kostüm değiştirmek gibi. her gün başka biri oluyorum, ne güzel de hiç fark etmiyo. kötü anlamda değil tabi. ama istediği kişi olmam için yeniden kendim olmam gerekir ki bu hepimizin hayatını mahveder. hiç gerek yok.
yazdıklarımda gerçeklik payı yok neredeyse ama bu yazının amacını kim gerçekten anlicak bakalım.
..
şurada oturup saçmalamak kadar güzel bir şey yok yahu şu hayatta. merdivenlerden insanlar geçiyor, hava güzel, ben sigaram ve çayımla birlikteyim. kendi özel alanımda aklıma gelen her şeyi yazıyorum yazabildiğim kadar. buradan özlem konusuna geçiş yapmak isterim ama çok uzun oldu her şey. neyse ben biraz daha çağrışım yapiyim.
..
gülden bi kere demişti ki: "külotlu çorap dünyadaki en güzel şey." bunu tiki manifestosunu yaptığımız gün söylemişti. ama onunla alakası yok. tamamen ikimiz de giyinirken söylenmiş bi laftı. ne zamandır birinin bunu söylemesini bekliyomuşum demek ki nası mutlu olmuştum nasııı anlatamam. evveeet dedim dünyanın en güzel şeyi külotlu çorap!
..
bu aralar cem'in ne kadar zeki olduğunu fark ediyorum. aa bi de şeyi fark ettim; her çiftin başka insanların gülmediği/gülmeyebileceği kendi aralarında yaptıkları espriler var. anlatıyosun anlatıyosun gülmüyolar anasını satiyim, halbuki çok komik. ya da onlar anlatıyo komiklikleri şakaları, eee diyorum içimden bir cem türkeli edasıyla. ben de gülüyorum tabi ayıp olmasın diye ama sonra eve gidince buna mu gülüyolar lan oturup diyorum. ilginç valla ilginç. ilginç değil tabi de sırf ilginçlik olsun diye ilginç yazdım. yoksa değil.
..
sarkastikliği tamamen elden bıraktım artık. sarkastik bir insan olmayıverdim geçen zaman içinde. yeni rolüm bu oldu artık. o yüzden sarkastik bakışlar atmıyorum kimseye, rahat olun acık. sadece anlamaya çalışıyorum, sonra kabul ediyorum. aslı be, bu kabullenme işi çok kolay da sonrasında yapacak bir şey kalmıyo geriye. sadece yeni kabul edeceğin caseler çıkıyo karşına. onlara da eyvallah diyosun. eee ama eee? evet çok boşum burlarda aslı, kendimi kariyer günlerine verdim. eşantiyon toplamaya gidiyorum hiç vermiyolar hiç vermiyolar :( sadece öğrendiğim başarı hikayeleriyle kalıyorum.
girişimci olucaz hepimiz.
bunlar çağrıştı:
belibol,
cücüm,
çakıl,
çanuşka:),
çay muhabbeti,
değişmek,
gülden the desperate :),
mero,
oyun,
öpücük balığı,
sigara,
şarkı,
şişli,
tercih meselesi,
wine not cupcake
Pazar, Mart 07, 2010
it's cold outside
şu hayatta en sevdiğim şeylerden biri ankara'daki balkonda sigara içmek.
gecenin önemi var
soğuğun önemi yok.
hava yine kararmış, ben yine sigara içerken düşünceler alemine dalmışım.
(-yine düşün bir şeyleri, durmadan düşün.)
(-aman eksik kalmasın.)
neyse..
şey düşünüyorum o anda da; olay bu ya, sihirli bir gücüm olsa ne yapmak ister idim acep. bu düşünceye de cv yazma konusundan gelmiştim, şu an hatırladım. düşünce zincirleri, çağrışımlar pek bi yahşi bizim ailede. bu daha çok merve'de göze çarpar, bense içimde tutarım. o yüzden de az zıplarım. zıplarsam da merve'yle zıplarım. çünkü o da zıplar, hiç sormaz neden zıplıyoruz diye. başka herkes sorar. bi o sormaz.
off bu soruyu mero'ya sormak geldi aklıma şimdi, de uyuyor allahtan mışıl mışıl. bir başlarsa hayal dünyası durmaz onun. lost room oluruz. kayboluruz.
o anda babam geldi balkona. önce mutfağa, sonra balkona.
"ben cumartesi günü işte bu halde balkonda sigara içerken hasta oldum." dedi zatürre babam. "benim odamda içebilirsin istersen. hem pencere de açılıyor, onu da açabilirsin" dedi.
"üstümdeki yeterli babacım, üşümüyorum" dedim üşüdüğümün bilincinde.
"hava soğuk." dedi gitti. sonra geri geldi. tekrar aynı konuşmayı yaptık. ben gönlü olsun diye sigaramı söndürdüm, içeri girdim.
o, o balkonda sigara içmenin keyfini bilmiyordu.
ben biliyordum.
ben, üşümemenin yeterli olmadığını bilmiyordum.
ama o biliyordu.
bunlar çağrıştı:
ben aslında yoğum,
dialog,
hoppaa,
konuşmak,
mero,
mırik,
sigara,
uyku yazıları
Salı, Mart 02, 2010
seduce me once again
hayat ne garip aksi. tam düşünüldüğünün tersi gibi. hayatın özelliği zaten garip olması. tüm sıradanlıklar aslında bize hayatın garip olduğunu düşündürten. şu şununla tanışmış, bu bununla yatmış, o seni anlamış. zaten olması gereken şeyler bunlar, neden garipsiyoruz ki sanki.. evet tek sistem evren, evet oksijen sistemin bir parçası. oksijeni nasıl sadece bir eklenti olduğundan sistemin dışına atamazsan, hayatındakileri de kendinden dışarı atamaz insan. ancak, onları kendinden dışlayamaması demek değildir ki onların varlığı diğerlerinin yokluğudur. gerçeklik tam da bu işte. ya da rüya ne derseniz adına. sadece insanların, zamanın doğrusal değil; döngüsel ya da (mesaj takviyesiyle açıklama babında) çekirdeğin etrafındaki elektron bulutları gibi olduğunu kabullenmeleri gerekli.
..
zaman döngüsel değildi ama neydi?
..
zaman hava gibi bir şey. havanın geçmişi var mı ya da geleceği? hava gitmiş mi mesela? geri gelecek mi?
havaya karışsak mesela, buhar olup uçsak. hava bizi zamana taşısa, biz havada yok olsak, hava bizde yok olsa..
paralel evrenler arasında geçiş yapabilsem mesela. burada içime döndüm tekrar, evet. ama gidebilmemin amacı geri gelebilmek olsa. hiç durmazdım ki o zaman. çünkü insanın durmak isteyeceği bir hayat olamaz asla.
..
çok eşlilik demişken; wine not cupcake? hı, neden olmasın ki? neden yapamayalım? bu soruya cevap vermeye başlamak çok kolay. çünkü yapmamak için binlerce sebep bulursun. hepsinin altında yatansa tek bir sebep: suçluluk duygusu. ama neden 'bir'ine karşı hislerin varken 'iki'ncisi yasak? neden 'iki'ncisi olmasın? diğerini bu neden rahatsız etsin ki? sen yine sensin, o yine o, diğeri yine diğeri. sadece sen daha zenginsin artık.
''zenginlik değil bu, aldatmak.''
..
genellikle anlamak sorundur anlaşmak yerine. insanlar anlamazlar ancak anlaşırlar. bu durumda herkes mutludur. pek de bir sorun çıkmaz ortaya. sonra anlayan birilerini bulursun. anlaşırsın da.
o her zaman bir ihtimaldir çünkü. ihtimallerse güzeldir.
bir de başka türlü anlaşmazlıklar vardır. anlarsın ama anlaşamazsın. 'ne güzel anlaşamıyoruz!' demiş adamın biri, o yaşlanmış ama tutkulu gözleriyle. ne güzel de söylemiş! anlaşamamak anlamamaktan da kötü.
..
işte hayatımın bir yarısı böyle geçiyor. diğer yarısı da diğer türlü. kadın farkında olmadan çok doğru bir şey söylemiş, tam da şu an fark ettim. hayatım boyunca yapmaya çalıştığım şey birinci türü ikinci türe çevirmekti. hayır yanlış oldu. yaptığım şey bu. yapmaya çalıştığım şey bambaşkaydı.
..
o halde: durmak var, yola devam!
Julia Child olmak kolay olacak.
şimdi sormam gereken tek bir soru kaldı:
peki sen aldatır mıydın?
..
zaman döngüsel değildi ama neydi?
..
zaman hava gibi bir şey. havanın geçmişi var mı ya da geleceği? hava gitmiş mi mesela? geri gelecek mi?
havaya karışsak mesela, buhar olup uçsak. hava bizi zamana taşısa, biz havada yok olsak, hava bizde yok olsa..
paralel evrenler arasında geçiş yapabilsem mesela. burada içime döndüm tekrar, evet. ama gidebilmemin amacı geri gelebilmek olsa. hiç durmazdım ki o zaman. çünkü insanın durmak isteyeceği bir hayat olamaz asla.
..
çok eşlilik demişken; wine not cupcake? hı, neden olmasın ki? neden yapamayalım? bu soruya cevap vermeye başlamak çok kolay. çünkü yapmamak için binlerce sebep bulursun. hepsinin altında yatansa tek bir sebep: suçluluk duygusu. ama neden 'bir'ine karşı hislerin varken 'iki'ncisi yasak? neden 'iki'ncisi olmasın? diğerini bu neden rahatsız etsin ki? sen yine sensin, o yine o, diğeri yine diğeri. sadece sen daha zenginsin artık.
''zenginlik değil bu, aldatmak.''
..
genellikle anlamak sorundur anlaşmak yerine. insanlar anlamazlar ancak anlaşırlar. bu durumda herkes mutludur. pek de bir sorun çıkmaz ortaya. sonra anlayan birilerini bulursun. anlaşırsın da.
o her zaman bir ihtimaldir çünkü. ihtimallerse güzeldir.
bir de başka türlü anlaşmazlıklar vardır. anlarsın ama anlaşamazsın. 'ne güzel anlaşamıyoruz!' demiş adamın biri, o yaşlanmış ama tutkulu gözleriyle. ne güzel de söylemiş! anlaşamamak anlamamaktan da kötü.
..
işte hayatımın bir yarısı böyle geçiyor. diğer yarısı da diğer türlü. kadın farkında olmadan çok doğru bir şey söylemiş, tam da şu an fark ettim. hayatım boyunca yapmaya çalıştığım şey birinci türü ikinci türe çevirmekti. hayır yanlış oldu. yaptığım şey bu. yapmaya çalıştığım şey bambaşkaydı.
..
o halde: durmak var, yola devam!
Julia Child olmak kolay olacak.
şimdi sormam gereken tek bir soru kaldı:
peki sen aldatır mıydın?
bunlar çağrıştı:
ben aslında yoğum,
çay muhabbeti,
hayat,
monolog,
sigara,
tercih meselesi,
wine not cupcake
Pazartesi, Ocak 18, 2010
i don't mind spending everyday
biz beraber sigara içerdik hep..
nedense hiç ayrılmazdık sigara içerken. birimiz sigara içecekse diğerinin de istemesini beklemeliydi. diğeri de hep dünden hazırdı zaten. konulmuş bir kural yoktu ortada, kimsenin karşı çıkması gereken yasaklar da yoktu bu yüzden.
sigaralar beraber yakılırdı hep,
tek bir elde
tek bir ağızda
tek bir ateşle..
zevk almak için sıraya girmezdik biz, bu yüzdendir ki beraber zevk almayı sevdik.
ayrı ayrı sigara içtiğimiz de olurdu tabii. ama bu bir kırgınlık göstergesiydi. birbirimize kızdığımız an zevk yarışına girerdik. kim önce tatmin olacaksa..
onun hayatında sigara ne denli önemsizse benimkinde de o denli önemliydi. ama biz olmak tam böyle bir şeydi işte.. kayıtsız, şartsız, sorgusuz, sualsiz, kuralsız, yasaksız, sınırsız olunduğunda biz olmak ne kadar kaçınılmazsa, bunlar olmadan biz olmaya çalışmak da o kadar imkansızdır.
..
ama şimdi..
kimse beklemiyor birbirini sigara yakmak için. herkes yemeğini bir sigara içebilmek uğruna ne kadar hızlı bitirebiliyorsa o kadar hızlı bitiriyor işte. o sigarayı yakınca dünyalar onun oluyor. benim de onlara, dalbaz deyimiyle, 'küçük mastürbatööör!' diyesim geliyor.
niye kimse birbirine önem vermiyor artık bu dünyada?
bu soru yanlış bir soru. benim soracağım sorulardan değil çünkü. böyle bir soru sormayacağım durumunu göz ardı ederek diyorum ki sorunun yansıttığı hissi en derinlerimde bir yerde hissediyorum galiba..
sigaranın yaşamımdaki anlam ve önemini göz önünde bulundurduğumda, 'sizli bizli sigara içecek bir insanın hayatımda bulunmayışı beni derinden yaralıyor. ah bilemezsiniz!
bu yüzden sigarayı bırakmaya karar verdim.
nadiren de olsa birileri beraber sigara içmek isterse diye sigara içme haklarımı (s)onlara saklıyorum..
nedense hiç ayrılmazdık sigara içerken. birimiz sigara içecekse diğerinin de istemesini beklemeliydi. diğeri de hep dünden hazırdı zaten. konulmuş bir kural yoktu ortada, kimsenin karşı çıkması gereken yasaklar da yoktu bu yüzden.
sigaralar beraber yakılırdı hep,
tek bir elde
tek bir ağızda
tek bir ateşle..
zevk almak için sıraya girmezdik biz, bu yüzdendir ki beraber zevk almayı sevdik.
ayrı ayrı sigara içtiğimiz de olurdu tabii. ama bu bir kırgınlık göstergesiydi. birbirimize kızdığımız an zevk yarışına girerdik. kim önce tatmin olacaksa..
onun hayatında sigara ne denli önemsizse benimkinde de o denli önemliydi. ama biz olmak tam böyle bir şeydi işte.. kayıtsız, şartsız, sorgusuz, sualsiz, kuralsız, yasaksız, sınırsız olunduğunda biz olmak ne kadar kaçınılmazsa, bunlar olmadan biz olmaya çalışmak da o kadar imkansızdır.
..
ama şimdi..
kimse beklemiyor birbirini sigara yakmak için. herkes yemeğini bir sigara içebilmek uğruna ne kadar hızlı bitirebiliyorsa o kadar hızlı bitiriyor işte. o sigarayı yakınca dünyalar onun oluyor. benim de onlara, dalbaz deyimiyle, 'küçük mastürbatööör!' diyesim geliyor.
niye kimse birbirine önem vermiyor artık bu dünyada?
bu soru yanlış bir soru. benim soracağım sorulardan değil çünkü. böyle bir soru sormayacağım durumunu göz ardı ederek diyorum ki sorunun yansıttığı hissi en derinlerimde bir yerde hissediyorum galiba..
sigaranın yaşamımdaki anlam ve önemini göz önünde bulundurduğumda, 'sizli bizli sigara içecek bir insanın hayatımda bulunmayışı beni derinden yaralıyor. ah bilemezsiniz!
bu yüzden sigarayı bırakmaya karar verdim.
nadiren de olsa birileri beraber sigara içmek isterse diye sigara içme haklarımı (s)onlara saklıyorum..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)