kendi kurduğum dünyada da yaşadım. ama şimdi, sizin kurduğunuz dünyada yaşamayı seçtim ben. pek umutlu değildim açıkçası, mutluluğum uçup gidecek mi diye düşünüp durdum hep. sonra mutluluk ne ki zaten dedim. anca kendimize acı vermek bizim işimiz. bu yol da acı verecek nasılsa.
ama çok kolaymış! çok daha kolaymış..
sizin kurallarınız var, onlara uyuyorum. sizin oyunlarınız sarmalıyor beni, sesimi çıkarmıyorum.
sessiz yaşamak ne kadar da kolaymış, fark etmemişim daha önce.
izin veriyorum her yaptığınıza, artık sorgulamıyorum bile sizi.
ne derseniz o.
ama bir de..
ah şu Foucault olmasa..
Perşembe, Aralık 31, 2009
are you alright
bunlar çağrıştı:
ben aslında yoğum,
değişmek,
monolog,
öpücük balığı,
uyku yazıları,
wine not cupcake
consensus
vedalarından nefret ediyorum..
..
hani gitmenden değil de
gitmek istemeyişini saklama çabandan.
ya da gidişini açığa vurmandan mı desem
veya hemen düşmanlaşışından mı bahsetsem.
hangisini en çok sevmiyorum bilemedim ki..
ama şunu biliyorum ki
-vedalarından nefret ediyorum..
..
hani gitmenden değil de
gitmek istemeyişini saklama çabandan.
ya da gidişini açığa vurmandan mı desem
veya hemen düşmanlaşışından mı bahsetsem.
hangisini en çok sevmiyorum bilemedim ki..
ama şunu biliyorum ki
-vedalarından nefret ediyorum..
Pazartesi, Aralık 28, 2009
Perşembe, Aralık 24, 2009
ben bugün bunu gördüm
sen ne safsın la, dediler bana.
bi de fazla iyi yüreklisin dediler.
bi de enayi misin kızım sen, dediler.
enayi ve aşırı saflık kısmını aldım ben, iyi yürekli olmadığımdan.
ne safım la ben..
..
iyi arkadaşlar kolay bulunmuyomuş, bunu gördüm bugün ben.
..
dışarı da hava kışın bile çok güzel olabiliyomuş, kuzey ışıl ışılmış.
dışarıdayken yanımdan geçen çiftin erkek tarafı "burası da kampüsün en kötü kısmı" dedi dişi tarafına.
kuzeyin ışıl ışıl olan o haline laf eden erkek kısmısına 'göt!' diyesim geldi ama hava çok güzel olduğu için demekten vazgeçip bi sigara yaktım.
..
ben bugün bunu da gördüm:
aslında haksız olan tek taraf değilmiş insan ilişkilerinde.
her iki tarafta da hata olmadan tartışma çıkmazmış.
aslında her zaman karşı tarafı da dinlemek gerekirmiş, öğrenmek için.
anlaşmak olmasa da anlamak gerekirmiş.
aslında anlayınca anlaşırmışsın da bazen..
yine çok safım diymi diymi?
..
bunu gören şunu da gördü:
aslında bazen karşındakinin yararını düşünerek yaptığın iyi şeyler karşıdaki için iyi olmayabiliyomuş.
o senin iyinmiş, onun iyisi olmak zorunda değilmiş.
hani senin doğrun başkasının doğrusu olmak zorunda değil ya, aynı mantık işte.
ben mantığı kuramamışım galiba.
evet evet.
..
mesela her insanın hayatında mert olsa bi tane.
geç yatınca kızsa mesela.
geç kalkınca da kızsa.
sabahları zorla uyandırsa ama böyle işkence ederek.
ders çalışınca kızsa.
ders çalışmayınca da kızsın ama.
her gün seni yürütse böyle saatlerce, yaz kış dinlemese.
konuşsa böyle saatlerce senle.
sen ona saldırsan, o sana saldırsa.
birbirinizi saldırganlıkla suçlasanız.
sonra 'iyiyiz' diyip kahkaha atsanız ve aynen devam etseniz.
gece müzik açsa mesela, müzikle uyusanız.
fotoğraf çekmece yapsanız beraber.
sıkılmasanız hiç ama.
rota belirleseniz beraber gezmece için.
pusula sorsanız birbirinize.
test etseniz birbirinizi devamlı.
birbirinizin hayatlarına radikal müdahaleler yapsanız.
ama da küsmece olmadan tabi.
sen çikolata alıp merte versen mesela ders çalışırken.
nası da mutlu olsa o öyle.
o da sana en güzel şaraplarından ikram etse, konuşmalık diye.
tartışacak konularınız bir türlü tükenmese.
sonu gülmeceyle bitse.
size en sevdiğinizi hatırlatsa bazı bazı.
mutlu olmanıza vesile olsa..
..
ben biraz saldırganım galiba, bunu da gördüklerim arasına ekledim gitti.
..
noterler de pek pahalıymış bee!
..
geceleri yatmadan önce farmville oynamak yerine kitap okuma alışkanlığı edinmek daha eğlenceliymiş sanırım.
ama da insan bir anda bağımlılıklarından kurtulamıyo ki..
..
meronun el sallaması da pek güzelmiş ama bunu bugün görmedim tabi ki, geçen gün gördüm.
..
derste yanındakiyle resim çizip hikaye yazmak pek eğlenceliymiş.
hele ki göbek, emo saç, kutu, kutunun içinde hediye, yeşil göz, kalkık burun, susuzluk çağrısı yapan çiçek çizmek ayrı bi eğlenmelikmiş..
..
belibolum çatalkaram çingenem notere 40.5 TL vermesine karşın beni özlemiş, anladım ben.
..
paper yazmak yerine yazı yazmak kesinlikle tercih edilebilir bi şeymiş.
..
sanırım hepsi bu kadar değil bugün gördüklerimin.
zaten bu gördüklerimin hepsi de bugüne ait değil.
olsun varsın.
maksat yazmak ne de olsa.
ha bugün ha yarın.
..
eheheh.
bi de fazla iyi yüreklisin dediler.
bi de enayi misin kızım sen, dediler.
enayi ve aşırı saflık kısmını aldım ben, iyi yürekli olmadığımdan.
ne safım la ben..
..
iyi arkadaşlar kolay bulunmuyomuş, bunu gördüm bugün ben.
..
dışarı da hava kışın bile çok güzel olabiliyomuş, kuzey ışıl ışılmış.
dışarıdayken yanımdan geçen çiftin erkek tarafı "burası da kampüsün en kötü kısmı" dedi dişi tarafına.
kuzeyin ışıl ışıl olan o haline laf eden erkek kısmısına 'göt!' diyesim geldi ama hava çok güzel olduğu için demekten vazgeçip bi sigara yaktım.
..
ben bugün bunu da gördüm:
aslında haksız olan tek taraf değilmiş insan ilişkilerinde.
her iki tarafta da hata olmadan tartışma çıkmazmış.
aslında her zaman karşı tarafı da dinlemek gerekirmiş, öğrenmek için.
anlaşmak olmasa da anlamak gerekirmiş.
aslında anlayınca anlaşırmışsın da bazen..
yine çok safım diymi diymi?
..
bunu gören şunu da gördü:
aslında bazen karşındakinin yararını düşünerek yaptığın iyi şeyler karşıdaki için iyi olmayabiliyomuş.
o senin iyinmiş, onun iyisi olmak zorunda değilmiş.
hani senin doğrun başkasının doğrusu olmak zorunda değil ya, aynı mantık işte.
ben mantığı kuramamışım galiba.
evet evet.
..
mesela her insanın hayatında mert olsa bi tane.
geç yatınca kızsa mesela.
geç kalkınca da kızsa.
sabahları zorla uyandırsa ama böyle işkence ederek.
ders çalışınca kızsa.
ders çalışmayınca da kızsın ama.
her gün seni yürütse böyle saatlerce, yaz kış dinlemese.
konuşsa böyle saatlerce senle.
sen ona saldırsan, o sana saldırsa.
birbirinizi saldırganlıkla suçlasanız.
sonra 'iyiyiz' diyip kahkaha atsanız ve aynen devam etseniz.
gece müzik açsa mesela, müzikle uyusanız.
fotoğraf çekmece yapsanız beraber.
sıkılmasanız hiç ama.
rota belirleseniz beraber gezmece için.
pusula sorsanız birbirinize.
test etseniz birbirinizi devamlı.
birbirinizin hayatlarına radikal müdahaleler yapsanız.
ama da küsmece olmadan tabi.
sen çikolata alıp merte versen mesela ders çalışırken.
nası da mutlu olsa o öyle.
o da sana en güzel şaraplarından ikram etse, konuşmalık diye.
tartışacak konularınız bir türlü tükenmese.
sonu gülmeceyle bitse.
size en sevdiğinizi hatırlatsa bazı bazı.
mutlu olmanıza vesile olsa..
..
ben biraz saldırganım galiba, bunu da gördüklerim arasına ekledim gitti.
..
noterler de pek pahalıymış bee!
..
geceleri yatmadan önce farmville oynamak yerine kitap okuma alışkanlığı edinmek daha eğlenceliymiş sanırım.
ama da insan bir anda bağımlılıklarından kurtulamıyo ki..
..
meronun el sallaması da pek güzelmiş ama bunu bugün görmedim tabi ki, geçen gün gördüm.
..
derste yanındakiyle resim çizip hikaye yazmak pek eğlenceliymiş.
hele ki göbek, emo saç, kutu, kutunun içinde hediye, yeşil göz, kalkık burun, susuzluk çağrısı yapan çiçek çizmek ayrı bi eğlenmelikmiş..
..
belibolum çatalkaram çingenem notere 40.5 TL vermesine karşın beni özlemiş, anladım ben.
..
paper yazmak yerine yazı yazmak kesinlikle tercih edilebilir bi şeymiş.
..
sanırım hepsi bu kadar değil bugün gördüklerimin.
zaten bu gördüklerimin hepsi de bugüne ait değil.
olsun varsın.
maksat yazmak ne de olsa.
ha bugün ha yarın.
..
eheheh.
bunlar çağrıştı:
ben aslında varım,
çay muhabbeti,
değişmek,
dialog,
fotoğraf çekmece,
gülmece,
konuşmak,
monolog,
uyku yazıları,
wine not cupcake,
yazmak
Çarşamba, Aralık 16, 2009
do you realize
biz olmaktan bile vaz geçesi geliyor insanın yemin ederim..
uyuyası geliyor artık yavaştan, gözleri kapanmak istiyor,
-bir daha hiç açılmamacasına..
uyuyası geliyor artık yavaştan, gözleri kapanmak istiyor,
-bir daha hiç açılmamacasına..
bunlar çağrıştı:
ben aslında yoğum,
biz,
değişmek,
melik the desperate :),
uyku yazıları,
wine not cupcake
Cumartesi, Aralık 12, 2009
everybody knows
..
kızmakta haklısınız belki
ama siz bilmezsiniz ki
melikkız oynarken farmville'i
düşünmektedir tek bir şeyi
vardır her gün hediye gönderdiği biri
ve her gün hediye beklemektedir gönderdiği gibi
hediye geldiğini görünce mutluluk kaplar içini
bilir ki o, özel bir iletişimdir aralarındaki
-yalnızca kendinin bildiği..
tarlasına onun gider bakar
yeni bir şeyler varsa mutluluğu artar
bilir ki hayattadır
en azından farmville oynayacak kadar..
..ama arkadaşlar iyidir..
..ama arkadaşlar iyidir..
bunlar çağrıştı:
ben aslında varım,
melik the desperate :),
uyku yazıları,
uzak,
wine not cupcake
us vs. us
kaç dilde düşünebilir insan
ya da kaç dilde düşünmeli
çok dil bilip hepsini de anlamak
birini tercih sebebi mi?
..
geceleri yaşamak elbette daha güzeldir
gecenin anlamını bilenler için
gece yaşayıp yaşamadığımı bilmeyenler için de
gece yazma sebebidir
..
olmak ya da olmamak
işte bütün mesela bu
mu acaba?
sizin olmamanız değil mesele
sizin varlığınızın inkarı söz konusu bile değil hele
-meseleyi yaratan 'biz'in eksikliği
'siz' olmaktan kurtaramayıp sizi
'biz' olmayı da başaramadığınız gibi
'biz' olmamaktan yakınmak sizinkisi.
'biz' olmaktan korkan sen değil miydin ey birinci?
..
'us' karşısında 'us'
iki dilde düşünmeli
biz varken akıl yoksa
akıl varken biz yoksak
demek ki ortaklık burada
diyip çekip gitmeli
ikisini birleştiremediğiniz dünyanızda
kalmaya çalışmak asıl acı verici
verdiğiniz acıyı sevdiğim besbelli
acaba benim acı vermemem mi
aslında sizin kızdığın nokta ki?
..
ya da kaç dilde düşünmeli
çok dil bilip hepsini de anlamak
birini tercih sebebi mi?
..
geceleri yaşamak elbette daha güzeldir
gecenin anlamını bilenler için
gece yaşayıp yaşamadığımı bilmeyenler için de
gece yazma sebebidir
..
olmak ya da olmamak
işte bütün mesela bu
mu acaba?
sizin olmamanız değil mesele
sizin varlığınızın inkarı söz konusu bile değil hele
-meseleyi yaratan 'biz'in eksikliği
'siz' olmaktan kurtaramayıp sizi
'biz' olmayı da başaramadığınız gibi
'biz' olmamaktan yakınmak sizinkisi.
'biz' olmaktan korkan sen değil miydin ey birinci?
..
'us' karşısında 'us'
iki dilde düşünmeli
biz varken akıl yoksa
akıl varken biz yoksak
demek ki ortaklık burada
diyip çekip gitmeli
ikisini birleştiremediğiniz dünyanızda
kalmaya çalışmak asıl acı verici
verdiğiniz acıyı sevdiğim besbelli
acaba benim acı vermemem mi
aslında sizin kızdığın nokta ki?
..
kızmak değil aslında sizinkisi
öyle diyeceğiniz çok belli
ancak, kızmak olmuş benimkisi
kızmamak da elde tabiki
ama o zaman deniz oluşmazdı ki
aynı anda aynı denizde
olmak zorunda olmayışımız gibi
derelerin keyfini sürmek benimkisi
denizin bir yere kaybolduğu yok
daha önce söylendiği gibi
yalnızca görmek 'biz'i
sizi rahatsız ettiği gibi
beni mutlu edecek belki..
..
gecenin güzelliğini
herkes bilmez keyfini
gün ışığı düşman gibi gelir ya hani
bazen kapatır gecenin kusur yerlerini
-kimse görmesin diye, gecenin kendisi bile..
bunlar çağrıştı:
ben aslında varım,
biz,
dialog,
hayat,
konuşmak,
melik the desperate :),
oyun,
uyku yazıları,
uzak,
yazmak
kim demiş elektrink iki kere kesilmez diye?
evet kesiliyormuş, az önce deneyimledim. üç olmaması için duacıyım. tedaşa da kızgınım ya neyse..
ya o değil de dün gece bir rüya gördüm, çok garipti. garip değildi de yani bayağı ilgimi cezbetti gördüklerim. güldenin 'mark as dream' diye nitelendirmeyeceği rüyalardandı sanırım. zaman yaklaştıkça korktuğum rüyalar başıma gelmesin diye dua ediyorum her gün. yazık bana..
dün gece
hiç tanımadığım bir şeye
sırf çok sevdiğim bir şeye benziyor diye
usulca sokulup
merhaba dedim
ama gel gör ki rüyama girsin istemedim. hem de sevdiğim şey kılığında, aslında aklımdan geçmeyen cümleler kılıfında. 'şey yapmaya geldim, bunu biliyorsun' demiş bana. olmaz ki ama! korkmadan edemedim, o yüzden hemen uyanayım dedim.
sonra, yaptığım şeyi seven sevdiğim bir şey gördüm hemen ardından diğer rüyamda. sevdiğim şey sevdiği şeyi kendi de sevmiş, kendisi de yapmak istemiş. sonra da o yaptığı ve kimseyle paylaşmadığı şeyi bana göstermek istemiş, gülden yöntemleriyle.. güldenin cümlesi sevdiğim şeyi görme kılığında rüyama girmiş bu seferde meğersem. bu rüya da mutlu sonla bitmiş..
meğersem her şeyden bir şey çalmışım, rüyalarımda hepsini harmanlayıp yine kendime göstermişim.
hayat ne tuhafmış meğersem, şeyler falan..
ya o değil de dün gece bir rüya gördüm, çok garipti. garip değildi de yani bayağı ilgimi cezbetti gördüklerim. güldenin 'mark as dream' diye nitelendirmeyeceği rüyalardandı sanırım. zaman yaklaştıkça korktuğum rüyalar başıma gelmesin diye dua ediyorum her gün. yazık bana..
dün gece
hiç tanımadığım bir şeye
sırf çok sevdiğim bir şeye benziyor diye
usulca sokulup
merhaba dedim
ama gel gör ki rüyama girsin istemedim. hem de sevdiğim şey kılığında, aslında aklımdan geçmeyen cümleler kılıfında. 'şey yapmaya geldim, bunu biliyorsun' demiş bana. olmaz ki ama! korkmadan edemedim, o yüzden hemen uyanayım dedim.
sonra, yaptığım şeyi seven sevdiğim bir şey gördüm hemen ardından diğer rüyamda. sevdiğim şey sevdiği şeyi kendi de sevmiş, kendisi de yapmak istemiş. sonra da o yaptığı ve kimseyle paylaşmadığı şeyi bana göstermek istemiş, gülden yöntemleriyle.. güldenin cümlesi sevdiğim şeyi görme kılığında rüyama girmiş bu seferde meğersem. bu rüya da mutlu sonla bitmiş..
meğersem her şeyden bir şey çalmışım, rüyalarımda hepsini harmanlayıp yine kendime göstermişim.
hayat ne tuhafmış meğersem, şeyler falan..
bunlar çağrıştı:
ben aslında yoğum,
dialog,
melik the desperate :),
monolog,
uyku
onceee upon a time i could control myself!
her şeye rağmen eğlenmeyi becerebilsek..
keyfimiz eksik olmasa hani dudaklarımızdan..
yansımamız kalsa ya her yerde..
hangisini önemsesek bazen?
saf kalsak keşke, bazıları gibi sade..
poz verdirseler bize makineyi yamuk tutarak, ikimiz de olduğumuz gibi olsak süreçte..
gözetlendiğimizi bilmediğimizde daha güzeliz sanki..
yüzümüzü aklaştırıp gerisi karartsak insanlar anlamaz mı ki?
güzelliğimizi fark etsek azıcık..
utanmasak hiçbir şeyden..
hep hep hep gülümsesek..
bakışları anlasak ya bazen..
bazen de anlamasak..
"soğuk ve yıldızsız sonsuz gülüşümüz"ü görseler..
hep aynı anı görsek, hep belgelemek istesek..
bazen uzaklara baktığımızda, gerçekten görsek ya uzağı..
anlamaya çalıştığımız şeylerin arasında kaybolsak..
çillerimiz olsa ya hepimizin, güzelliğimizi çevreleyen..
bunlar çağrıştı:
belibol,
biz,
cücüm,
fotoğraf çekmece,
fotomoto,
gülden the desperate :),
gülmece,
hayat,
kübçük,
melik the desperate :),
mero,
monolog,
oyun,
uyku yazıları,
uzak,
wine not cupcake,
zenit
Cuma, Kasım 27, 2009
come up on different streets
kelimeler olmasa keşke, diyordu. her şeyi zorlaştıran işte şu kelimeler.
her şeyi kelimelerle anlatmak zorundasın, konuşarak ya da yazarak. ses çıkarmak istemediğinde sadece yazmayı tercih edersin. bu yüzden okunma kaygısıyla yazanlara kızmamak gerek, diye düşünüyordu. sana kalan yazdıkların zaten kelimelere dökülmesine gerek duyulmayanlardır. yazdıklarından sana kalanlar ise kelimelerle ifade edilmesi gerekenlerdir, birileri okusun diye. okusunlar ki onlar da cümle kursunlar. bu cümle seni kapsar ya da kapsamaz, bu onların bileceği iş. ama genelde seni yazarlar sana, okuduğunda anlarsın ya da dinlediğinde. yazmak güzel şey, konuşmak da öyle. lakin dinlemek ve okumak ayrı bir keyif veriyor insana. daha çok farkındalık veriyor, onlara ve kendine dair farkındalıklar.. bunu daha önce bir yerde yazmış mıydım diye düşünüyor, sonra buluyor o düşünceyi. evet kullanmıştım, diyor, bir kokuyu duyumsarken. ne garip, diye geçiyor aklından. birini ya da bir şeyi görüyorsun, konuşuyorsun onunla ya da yazıyorsun bir kaç satır ona dair. bir fotoğraf çekiyorsun, o fotoğraf kendisini anlatmaya yetmiyor tüm varlığına rağmen, açıklama ihtiyacı hissediyorsun onu, gülüyor, yine kelimelerle. duyduğun kokuyu ya da bir sesi, bir şarkıyı yine yazıyorsun, sırf ifade edebilmek için. ifade edeyim de iletişim kurayım, diye geçiyor aklından. anlatayım ki insanlar anlasın beni, diyor. hemen sonra yine kendini yanlış ifade ettiğini fark ediyor. üff tüm anlatmak istediği bu işte. tekrar alalım diyor kendi kendine. sinirleniyor biraz da. ne zor bu iş yazmak ama konuşmaktan iyidir, karşında seni anlamayan ve yargılayan gözler görmüyorsun, sadece gözünü alan aptal bir beyaz ekran, dünyaya bağlandığın, neyse, diyor. iletişimin amacı nedir diye bir soru atıyor ortaya. durun bakın kendim cevap vermeye çalışayım, diyor kurnaz yandan gülüşüyle. felsefe derslerinde öğrendiğim kadarıyla anlaşmakmış insanlarla. peki ya anlama ama anlaşamama durumlarında ne yapmalı, diye düşünüyor. şu sıralar bunun üzerine yoğunlaştım, diyor. 'ne güzel anlaşamıyoruz'u anladığım an her şeyi çözmeye başladığım o ilk andı. kelimelerin işlevini kavradığım an insanlarla anlaşmak zorunda olmadığımı da anladım diye düşünüyor ve gecen geceki hatasını hatırlıyor. neyse ki affedildim diyor, bir daha yapmayacağım. bunu anladığın noktadan sonrası hayatındaki sınırların kalktığı yeni bir yaşamın başlangıcı. daha özgürsün artık diyecektim az kalsın diyor ve düzeltiyor, özgürsün artık. derdin karşındakini anlamak olmalı, anlaşmak değil. anlatmak istediklerimi doğru ifade edebilmek için kelimeleri çok özenli seçmeliyim diye düşünüyor, e ne de olsa bizi yanlış aksettiren onlar. keşke kelimeler olmasa, diyor. yaşam kelimelere dökülünce anlamsızlaşıyor sanki, çünkü yaşadığın şeyler onlar değil. o kelimeler senin yaşadığını hissettiremez ki karşındaki her kimse işte ona. sadece diyor,-eğer kendisi de benzer bir duygu yaşamışsa- senin ne hissettiğini anlamaya dair ufak ipuçlarıdır kelimeler karşıdakiler için, o kadar. birinin seni tam anlamıyla anlaması zaten imkansızken, bundan yakınmanın anlamı ne, diye düşünüyor. sonra kızıyor kendine, herkes böyle düşünmeyebilir. ama keşke düşünseler, diyor, dünya daha güzel bir yer olurdu. kelimelere ihtiyaç duymasak bir de, farklı bir iletişim biçimimiz olsa böyle kes/yapıştır gibi. herkes anlamlandırabilse senin yaşadıklarını zihninde, diğerlerine verdiğin kelimelerin azizliğine uğramasan.. anlaşmak zorunda olmadığımızın bilince olarak sadece anlayarak yaşasak, insanlar saygı duymaktan vazgeçip severek yaşasa, değişik yollardan gelseler bile..
..
bazen anlamak için kelimelere ihtiyaç duysan bile kelimeler olmadan da beni sevebileceğin bir dünya düşlediğin için seni seviyorum..
..
kelimeler olmadan yaşayabileceğim bir dünya düşlediğimde içindeki tek insan sen olduğun için seni bambaşka seviyorum..
..
kelimelerin her şeyimiz ve tek varlığımız olduğu dünyamızda anlaşmak için değil anlamak için yaşamamızı sağladığın için seni çok seviyorum..
her şeyi kelimelerle anlatmak zorundasın, konuşarak ya da yazarak. ses çıkarmak istemediğinde sadece yazmayı tercih edersin. bu yüzden okunma kaygısıyla yazanlara kızmamak gerek, diye düşünüyordu. sana kalan yazdıkların zaten kelimelere dökülmesine gerek duyulmayanlardır. yazdıklarından sana kalanlar ise kelimelerle ifade edilmesi gerekenlerdir, birileri okusun diye. okusunlar ki onlar da cümle kursunlar. bu cümle seni kapsar ya da kapsamaz, bu onların bileceği iş. ama genelde seni yazarlar sana, okuduğunda anlarsın ya da dinlediğinde. yazmak güzel şey, konuşmak da öyle. lakin dinlemek ve okumak ayrı bir keyif veriyor insana. daha çok farkındalık veriyor, onlara ve kendine dair farkındalıklar.. bunu daha önce bir yerde yazmış mıydım diye düşünüyor, sonra buluyor o düşünceyi. evet kullanmıştım, diyor, bir kokuyu duyumsarken. ne garip, diye geçiyor aklından. birini ya da bir şeyi görüyorsun, konuşuyorsun onunla ya da yazıyorsun bir kaç satır ona dair. bir fotoğraf çekiyorsun, o fotoğraf kendisini anlatmaya yetmiyor tüm varlığına rağmen, açıklama ihtiyacı hissediyorsun onu, gülüyor, yine kelimelerle. duyduğun kokuyu ya da bir sesi, bir şarkıyı yine yazıyorsun, sırf ifade edebilmek için. ifade edeyim de iletişim kurayım, diye geçiyor aklından. anlatayım ki insanlar anlasın beni, diyor. hemen sonra yine kendini yanlış ifade ettiğini fark ediyor. üff tüm anlatmak istediği bu işte. tekrar alalım diyor kendi kendine. sinirleniyor biraz da. ne zor bu iş yazmak ama konuşmaktan iyidir, karşında seni anlamayan ve yargılayan gözler görmüyorsun, sadece gözünü alan aptal bir beyaz ekran, dünyaya bağlandığın, neyse, diyor. iletişimin amacı nedir diye bir soru atıyor ortaya. durun bakın kendim cevap vermeye çalışayım, diyor kurnaz yandan gülüşüyle. felsefe derslerinde öğrendiğim kadarıyla anlaşmakmış insanlarla. peki ya anlama ama anlaşamama durumlarında ne yapmalı, diye düşünüyor. şu sıralar bunun üzerine yoğunlaştım, diyor. 'ne güzel anlaşamıyoruz'u anladığım an her şeyi çözmeye başladığım o ilk andı. kelimelerin işlevini kavradığım an insanlarla anlaşmak zorunda olmadığımı da anladım diye düşünüyor ve gecen geceki hatasını hatırlıyor. neyse ki affedildim diyor, bir daha yapmayacağım. bunu anladığın noktadan sonrası hayatındaki sınırların kalktığı yeni bir yaşamın başlangıcı. daha özgürsün artık diyecektim az kalsın diyor ve düzeltiyor, özgürsün artık. derdin karşındakini anlamak olmalı, anlaşmak değil. anlatmak istediklerimi doğru ifade edebilmek için kelimeleri çok özenli seçmeliyim diye düşünüyor, e ne de olsa bizi yanlış aksettiren onlar. keşke kelimeler olmasa, diyor. yaşam kelimelere dökülünce anlamsızlaşıyor sanki, çünkü yaşadığın şeyler onlar değil. o kelimeler senin yaşadığını hissettiremez ki karşındaki her kimse işte ona. sadece diyor,-eğer kendisi de benzer bir duygu yaşamışsa- senin ne hissettiğini anlamaya dair ufak ipuçlarıdır kelimeler karşıdakiler için, o kadar. birinin seni tam anlamıyla anlaması zaten imkansızken, bundan yakınmanın anlamı ne, diye düşünüyor. sonra kızıyor kendine, herkes böyle düşünmeyebilir. ama keşke düşünseler, diyor, dünya daha güzel bir yer olurdu. kelimelere ihtiyaç duymasak bir de, farklı bir iletişim biçimimiz olsa böyle kes/yapıştır gibi. herkes anlamlandırabilse senin yaşadıklarını zihninde, diğerlerine verdiğin kelimelerin azizliğine uğramasan.. anlaşmak zorunda olmadığımızın bilince olarak sadece anlayarak yaşasak, insanlar saygı duymaktan vazgeçip severek yaşasa, değişik yollardan gelseler bile..
..
bazen anlamak için kelimelere ihtiyaç duysan bile kelimeler olmadan da beni sevebileceğin bir dünya düşlediğin için seni seviyorum..
..
kelimeler olmadan yaşayabileceğim bir dünya düşlediğimde içindeki tek insan sen olduğun için seni bambaşka seviyorum..
..
kelimelerin her şeyimiz ve tek varlığımız olduğu dünyamızda anlaşmak için değil anlamak için yaşamamızı sağladığın için seni çok seviyorum..
bunlar çağrıştı:
cücüm,
çakıl,
değişmek,
gülden the desperate :),
hayat,
koku,
konuşmak,
melik the desperate :),
monolog,
öpücük balığı,
şarkı,
uyku yazıları,
wine not cupcake,
yazmak
Perşembe, Kasım 26, 2009
"son 25 saat"
gülüyordum. birden ağlamaya başladım hıçkıra hıçkıra. ağlarken gülmeye başladım sonra. oturdum tekrar güldüm halime. şimdi sakinleştim de yazmaya karar verdim. hiç tahmin etmezdim, teşekkür ederim..
evet ne var
sen az önce gittin ya
oturdum bilgisayarın başına
demlikte kalan son damlaları
doldurdum bardağıma
çay niyetine içmelik diye
umutlarımız vardı ya az önce
yaşamalık diye
dostlarımız vardı az önce
mutluluk versinler diye
fotoğraflarımız var bizim
her birinde ayrı bir hatıra
çekilmişler baktığımız her an gülelim diye
şarkılarımız da var tabi
her dinlediğimizde yaşayalım diye
mutluluk neyse işte
kendisi burada tam da işte şu anda:)
çok şanslıyız biz aslında
konuşacak bir şeylerimiz var her anımızda
insanlarımız var dünyamızda
en iyilerinden hem de
sen gittin ya az önce
sustum oturdum ama başladım yazmaya:)
iyi ki varsın, iyi ki varsınız, iyi ki varlar :)
oturdum bilgisayarın başına
demlikte kalan son damlaları
doldurdum bardağıma
çay niyetine içmelik diye
umutlarımız vardı ya az önce
yaşamalık diye
dostlarımız vardı az önce
mutluluk versinler diye
fotoğraflarımız var bizim
her birinde ayrı bir hatıra
çekilmişler baktığımız her an gülelim diye
şarkılarımız da var tabi
her dinlediğimizde yaşayalım diye
mutluluk neyse işte
kendisi burada tam da işte şu anda:)
çok şanslıyız biz aslında
konuşacak bir şeylerimiz var her anımızda
insanlarımız var dünyamızda
en iyilerinden hem de
sen gittin ya az önce
sustum oturdum ama başladım yazmaya:)
iyi ki varsın, iyi ki varsınız, iyi ki varlar :)
bunlar çağrıştı:
belibol,
burak,
cücüm,
çakıl,
çanuşka:),
çay muhabbeti,
dialog,
gülden the desperate :),
konuşmak,
kübçük,
melik the desperate :),
mero,
nekocan,
şarkı,
şişli,
wine not cupcake
Pazartesi, Kasım 23, 2009
i'll relive it without pain..
dün yaptığım şeye çok üzüldüm. bunu benim yaptığıma da inanamadım. zaten sevdiğim insanların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor diyecektim ki haksızlık etmeyeyim ama iki elin parmaklarını geçmez. sevdiğim bir insana ne biçim de davrandım. kafası çalışan kaç insanım var ki zaten şu hayatta..
'sen insanları dinlemek için varsın. yeri geldiğinde tartışacaksın da ama asli görevin dinlemek. onları kendi yoluna sokmak değil ya da onların yolundan gitmek.'
konuşmanın sonunda gelişme diye bir şeyin varlığını reddettiğini söylemişken cümlene "seninki aslında değişmek, gelişmek değil" diyerek başlaman da neyin nesi? ya da "benimki denize ulaşmak ama sen belli ki derede kalmak istiyorsun" demek? ne haddine ki senin bunları söylemek?
'senin görevin insanların bir nebze de olsa düşünmesine yol açmak (yol açmak: olumsuz yargı kullanımı).'
bunu senden önce de yapan ve senden sonra da yapacak olan ve aslında bu yüzden o sevdiğin az sayıdaki insanlarının arasına katılan birine neden bunu yaptın ki?
'uzun sürelerdir birileriyle konuşmamanın verdiği can sıkıntısıyla sinirlenip duyduklarına inanamamış olabilirsin. ama senin dinlemen üstüne üstlük bir de anlaman gerekirdi; yargılaman değil.'
özür dilesem geçer mi ki?
başa alabilir miyiz ki tüm konuşmayı
geri sarabilir miyiz söylediklerimi?
'lütfen olsun..'
(21.11.2009)
'sen insanları dinlemek için varsın. yeri geldiğinde tartışacaksın da ama asli görevin dinlemek. onları kendi yoluna sokmak değil ya da onların yolundan gitmek.'
konuşmanın sonunda gelişme diye bir şeyin varlığını reddettiğini söylemişken cümlene "seninki aslında değişmek, gelişmek değil" diyerek başlaman da neyin nesi? ya da "benimki denize ulaşmak ama sen belli ki derede kalmak istiyorsun" demek? ne haddine ki senin bunları söylemek?
'senin görevin insanların bir nebze de olsa düşünmesine yol açmak (yol açmak: olumsuz yargı kullanımı).'
bunu senden önce de yapan ve senden sonra da yapacak olan ve aslında bu yüzden o sevdiğin az sayıdaki insanlarının arasına katılan birine neden bunu yaptın ki?
'uzun sürelerdir birileriyle konuşmamanın verdiği can sıkıntısıyla sinirlenip duyduklarına inanamamış olabilirsin. ama senin dinlemen üstüne üstlük bir de anlaman gerekirdi; yargılaman değil.'
özür dilesem geçer mi ki?
başa alabilir miyiz ki tüm konuşmayı
geri sarabilir miyiz söylediklerimi?
'lütfen olsun..'
(21.11.2009)
is freewill dead?
pembe sevmeyen insanları, sanki biz pembe sevenleri kategorize ediyormuşuz gibi, kategorize etmeyin. bunu bir yaşam biçimine dönüştürmüyoruz biz ya da pembeyi pembe olduğu için giymemezlik yapmıyoruz. sevmediğimiz şey pembenin rengi, pembenin sesi, pembenin kokusu.. herkes bunu sevmek zorundaymış gibi davranmayın ya da illa ki bir gün herkes pembeyi sevecekmiş gibi.pembenin size yaşattığı his belli ki bizde canlanmıyor. yaşattığı o kısacık anlarda da giyiyoruz zaten merak etmeyin.
yapmayın, sinirlenip üzülüyoruz, yapmayın..
bizi sarkastik olmaya zorlamayın..
(21.11.2009)
not: pembeyi metafor olarak kullandım, alınmayın gücenmeyin :)
yapmayın, sinirlenip üzülüyoruz, yapmayın..
bizi sarkastik olmaya zorlamayın..
(21.11.2009)
not: pembeyi metafor olarak kullandım, alınmayın gücenmeyin :)
Salı, Kasım 03, 2009
çö the which one
rakamla:
3. şahış olmak değil
-3. kişi olmak benimkisi..
2'liğin bilincinde olmak
- ve de kabullenmek 2.'liği..
zor olan 1'in kendisi
çünkü sanıyor ki kendisi 1.
ama bilmiyor
yalnızlığının sebebini:
1 olmak değil onunkisi
reddetmektendir
2.'liği
bu yüzdendir ki yalnızdır
çekip gitmeler bunun habercisi
yazıyla:
üçüncü şahıs olmak değil
- üçüncü kişi olmak benimkisi..
ikiliğin bilincinde olmak
- ve de kabullenmek ikinciliği..
zor olan bir'in kendisi
çünkü sanıyor ki kendisi birinci
ama bilmiyor
yalnızlığının sebebini:
bir olmak değil onunkisi
reddetmektendir
ikinciliği
bu yüzdendir ki yalnızdır
çekip gitmeler bunun habercisi
soruyla:
peki ya
peşlerini bırakmaman da neyin nesi?
3. şahış olmak değil
-3. kişi olmak benimkisi..
2'liğin bilincinde olmak
- ve de kabullenmek 2.'liği..
zor olan 1'in kendisi
çünkü sanıyor ki kendisi 1.
ama bilmiyor
yalnızlığının sebebini:
1 olmak değil onunkisi
reddetmektendir
2.'liği
bu yüzdendir ki yalnızdır
çekip gitmeler bunun habercisi
yazıyla:
üçüncü şahıs olmak değil
- üçüncü kişi olmak benimkisi..
ikiliğin bilincinde olmak
- ve de kabullenmek ikinciliği..
zor olan bir'in kendisi
çünkü sanıyor ki kendisi birinci
ama bilmiyor
yalnızlığının sebebini:
bir olmak değil onunkisi
reddetmektendir
ikinciliği
bu yüzdendir ki yalnızdır
çekip gitmeler bunun habercisi
soruyla:
peki ya
peşlerini bırakmaman da neyin nesi?
bunlar çağrıştı:
biz,
hayat,
melik the desperate :),
monolog,
uyku yazıları
Pazar, Kasım 01, 2009
don't complain
bu saatte herkes uyurken yakınacak birini bulamadım da buraya bir uğrayayım dedim :).. az önce bir makale okudum, okuduktan sonra okumamış olmayı diledim. özetini çıkarmak makaleyi okumaktan kaç kat uzun sürdü acaba, keşke hesaplasaydım..
her neyse, şimdi de son yarım kalan özetimi de bitireyim de yarın bana kızmasınlar :)
aslında pek şikayet gibi olmadı değil mi bu? keşke okutmasalar bize şöyle makaleler. yani makaleler iyi güzel de sıkıcı olanları vermeseler bari. marx versinler lenin vermesinler mesela. ya da poulantzas versinler ama taha parla vermesinler. dünya daha güzel bir yer olurdu değil mi?
gözlerim yanarken ders çalışmayı sevmiyorum offf...
bir nebze rahatladım sanırım boşluğa sessiz sedasız şikayet edince..
lenin lan, seni sevmedim haberin olsun..
her neyse, şimdi de son yarım kalan özetimi de bitireyim de yarın bana kızmasınlar :)
aslında pek şikayet gibi olmadı değil mi bu? keşke okutmasalar bize şöyle makaleler. yani makaleler iyi güzel de sıkıcı olanları vermeseler bari. marx versinler lenin vermesinler mesela. ya da poulantzas versinler ama taha parla vermesinler. dünya daha güzel bir yer olurdu değil mi?
gözlerim yanarken ders çalışmayı sevmiyorum offf...
bir nebze rahatladım sanırım boşluğa sessiz sedasız şikayet edince..
lenin lan, seni sevmedim haberin olsun..
bunlar çağrıştı:
ders ders ders,
monolog,
şişli,
uyku yazıları
Cuma, Ekim 30, 2009
the dice was loaded from the start
eskileri unutmam
bağlarımı koparmam
-aslında yeni bir ben olmam
bu mu seni asıl korkutan?
bağlarımı koparmam
-aslında yeni bir ben olmam
bu mu seni asıl korkutan?
Perşembe, Ekim 29, 2009
lie with me
aynı kalıyor sanıyorsun ya her şey
halbuki değişiyor
eskiden baki kalan bi' sevgi vardı
şimdi o da azalarak bitiyor..
telephone call from istanbul
bazen anlasam ya neden aradığınızı
aceleniz olduğundan mı acaba
ya da en kısa ve en sıkıcı konuşma nasıl yapılır merakınız mı?
dinlemeyip dinletmeniz de cabası
-iyi bir dinleyici olma sebebimsiniz
tebrik etsem mi?
bazen de neden aramadığınızı anlasam ya
hal hatır sormanın zorluğunu kavrasam
dakikalarca sessiz kalabilmenin dayanılmaz huzuru
-sonra başaramayışınızı görsem
bazen anlasanız ya neden hiç aramadığımı..
bunlar çağrıştı:
ben aslında yoğum,
dialog,
konuşmak,
melik the desperate :),
oyun,
telefon muhabbeti,
uzak
Cumartesi, Ekim 24, 2009
wake up

bunca zaman sonra
tam da şu anda
anladım neden uyanamadığımı:
uyanamamak değil benimkisi; uyanmak istememek.
insan hayat(ın)a uyanmak isterse uyanır; uyanmak istemezse de uyanmaz
gibi basit bir açıklama yeterli olsaydı keşke de
bunu kendime kanıtlamak zorunda kalmasaydım.
(13:01 - kabataş otobüsü)
bunlar çağrıştı:
gülmece,
hayat,
melik the desperate :),
otobüs yazıları,
uyku
Perşembe, Ekim 22, 2009
Çarşamba, Ekim 21, 2009
do you think you can tell?
ben bu kadar ruhsuzken
bu kadar olumsuzken
hala nasıl yaşıyorum
anlamıyorum
sen bu kadar umutluyken
ve bir o kadar da bencilken
daima en iyisi için çabalarken
hala nasıl en iyi değilsin
anlamıyorum
o bu kadar farklıyken
ya da kendini öyle sanırken
şimdi imkanlar önüne serilmişken
hala nasıl güçsüz
anlamıyorum
öteki bu kadar azimliyken
bencillik yolunda ilerlerken
her şeyi başarıyorken
hala nasıl son derece normal
anlamıyorum
beriki bu kadar güzelken
bu kadar başarılıyken
hala nasıl memnun değil
anlamıyorum
bir diğeri bu kadar zekiyken
tamamen bilinçliyken
ancak şu an seyircilere oynarken
hala nasıl kıskanç
anlamıyorum
ben bu kadar umutsuzken
sen bu kadar uzaktayken
'biz' bu kadar yokken
hiçbir şey yapmazken
hala nasıl 'varız' diyebiliyoruz
anlamıyorum
siz bu kadar beraberken
ve aslında birbirinizi öldürürken
son derece acımasızken
hala nasıl yok olmuyorsunuz
anlamıyorum
onlar bu kadar uyumluyken
sevgiyi hissedebilirken
aslında önemli olan buyken
hala neden yarışıyorlar
anlamıyorum
(19.10.2009)
bunlar çağrıştı:
ben aslında yoğum,
biz,
hayat,
melik the desperate :),
monolog,
oyun,
öpücük balığı,
uzak,
wine not cupcake
boş zaman istemiyorum ben
hep meşgul olmak istiyorum ben, hep. kafam dolu olsun istiyorum; düşünecek vaktim olmasın. her boşluk bulduğumda düşünüyorum. düşündükçe mutsuz oluyorum.
düşündükçe farkındalık
düşündükçe mutsuzluk
düşünmek istemiyorum artık ben. bekleyen işler, ödevler, okumalar istemiyorum.
melikkızı istiyorum ben
o çok çocuk melikkızı,
düşünmediği zamanları..
(19.10.2009)
Cumartesi, Ekim 17, 2009
sinking into quincksand
herkes çekilirken uykuya
biraz nefes almak uğruna
kalp kırmak pahasına bile olsa
gidiyorum demeli
gerçekleri söylemeli
yoksa kalmaz hayatta
doğrunu yaşadığın bir nokta
özür dilemek gelirken içinden
dilememek ne kadar doğruysa
dilediğin şey
ne kadar can yakarsa
o kadar mutlusun
o kadar yaşarsın
Pazartesi, Ekim 12, 2009
look at all the lonely people
...
lakin yapamayız
yüzyıllar varmış çünkü aramızda artık..
sevdicek başka yerlerde olmak istemiş
melikkızı da burada bırakıp gitmiş..
bu kız da sevdiceğini her gece rüyalarında görmek istemezmiş artık
çünkü fark etmiş ki tersi yerine
günden güne daha zor oluyomuş gün ve gece..
gece gece bunlar gelmiş içinden
şiyir bulamamış belki ama
daha değerlidir diye kendi yazmak istemiş sana..
şimdi de uyumaya gidermiş artık
bitmek bilmeyen hüzünçlü rüyalara..
yüzyıllar varmış çünkü aramızda artık..
sevdicek başka yerlerde olmak istemiş
melikkızı da burada bırakıp gitmiş..
bu kız da sevdiceğini her gece rüyalarında görmek istemezmiş artık
çünkü fark etmiş ki tersi yerine
günden güne daha zor oluyomuş gün ve gece..
gece gece bunlar gelmiş içinden
şiyir bulamamış belki ama
daha değerlidir diye kendi yazmak istemiş sana..
şimdi de uyumaya gidermiş artık
bitmek bilmeyen hüzünçlü rüyalara..
(01.10.2009)
bunlar çağrıştı:
ben aslında yoğum,
biz,
çakıl,
koku,
melik the desperate :),
oyun,
öpücük balığı,
uzak,
wine not cupcake
fotomotohellomoto
holleeey!
az önce uzun süredir istediğim gibi fotoğraf makinesi almış bulunmaktayım. artık kimse tutamaz bizi :)
tabii emektar zenit'imi unutmamak lazım. az mı taşıdım yanımda onu, az mı omuzlarım morardı onun yüzünden iki de bir de fotomoto çekicem diye :)
holleeey!
en bi güzel gün bugün!
artık gider ders bile çalışırım :)
bunlar çağrıştı:
belibol,
fotoğraf çekmece,
fotomoto,
gülden the desperate :),
zenit
set me free
bugün güzel bir gün
özgürlük günüydü bugün
hiçbir şeyin peşine takılmadan
kimseden de itiraz duymadan
istenilen saatte eve dönüş yoluna koyulan
istekli bir gündü bugün..
herkesin kendi dünyasında yaşadığı
yaşamını kimseye göre ayarlamadığı
kurallarını da kendileri koydukları
çok görülen az fark edilen
oynadıkları bir oyun
katlanamadığım
görmezden geldiğim
'herkes'in dünyasıysa o senin her şeyin olan
katlanamadıklarına rağmen
oyuna tutunmaya çalışman
tutunabileceğin birisinin olmamasındandır
-oyunun dışında.
bunlar çağrıştı:
ben aslında yoğum,
biz,
gülden the desperate :),
hayat,
kübçük,
melik the desperate :),
mero,
monolog,
oyun
ben yazdım çakmıştım sen çaktın

[19:48:24] jukufetellikasap: ne yazdığını görmedim ama da diğer bilgisayarda kaldı
[19:48:26] jukufetellikasap: =)
[19:48:50] jukufetellikasap: olsun ben de rastgele yazarım ki :)
[19:49:06] Burak Elibol: eheheh :) dedimki oh sınırsız oh internet oh house oh dizi
[19:49:23] Burak Elibol: bu arada bende domuz gribiydim ama bu gün itibariyle geçmiş bulunmakta :)
[19:49:36] jukufetellikasap: holleeeey
[19:49:44] jukufetellikasap: benimki de geçti ozman da :D
[19:49:49] jukufetellikasap: bak ne yazdım statüse
[19:50:06] Burak Elibol: ohaa eheheh yeni gördüm :D
[19:50:41] jukufetellikasap: yaz yaz sil
[19:50:44] jukufetellikasap: ne bu beeyle
[19:50:54] Burak Elibol: vallada sildim
[19:50:55] Burak Elibol: :)
[19:50:59] Burak Elibol: aha dur yazam
[19:51:01] jukufetellikasap: gördüm gördüm :)
[19:51:11] Burak Elibol: nasıki böyle biri cidden bulunmakta mı
[19:51:22] jukufetellikasap: ebet
[19:51:28] jukufetellikasap: amerikalı çocuk
[19:51:33] jukufetellikasap: evde baksırla geziyo
[19:51:38] jukufetellikasap: oh çocuk oh çocuk
[19:51:42] Burak Elibol: ahahah :D
[19:51:45] jukufetellikasap: :D
[19:51:59] Burak Elibol: tamam da sadece baksıra kanmayın yaklışlıda olsun bari
[19:52:01] Burak Elibol: :)
[19:52:08] jukufetellikasap: çok sempatik
[19:52:13] jukufetellikasap: olur mu o :D
[19:52:27] Burak Elibol: e bende baksırla dolansam bende sempatik olurum :D
[19:52:33] jukufetellikasap: ehueheueheheueh
[19:52:36] jukufetellikasap: :D
[19:52:38] jukufetellikasap: çakal :D
[19:52:55] Burak Elibol: burda çakal olan o çocuk bi kere
[19:53:01] Burak Elibol: dur bende bunu erasmusta yapayım madem
[19:53:02] Burak Elibol: :D
[19:53:14] jukufetellikasap: yap yap güzel oluyo valla
[19:53:14] jukufetellikasap: buraaaaaaaak melabaaaaaaaa
[19:53:18] jukufetellikasap: :D
[19:53:20] jukufetellikasap: ehuahauehue
[19:53:21] jukufetellikasap: :D
[19:53:27] Burak Elibol: oha lan hişt
[19:53:29] Burak Elibol: o kim
[19:53:31] jukufetellikasap: aa mero
[19:53:32] Burak Elibol: gülden misin
[19:53:36] Burak Elibol: aaa
[19:53:36] Burak Elibol: mero
[19:53:44] jukufetellikasap: nası da hemen yazarım
[19:53:45] Burak Elibol: bende güldenler diyince gülden mi dedim
[19:53:52] Burak Elibol: yaz yaz
[19:53:57] jukufetellikasap: valla ben sen yazdın sanmıştım
[19:53:59] jukufetellikasap: :D
[19:54:03] jukufetellikasap: sonradan çaktım
[19:54:25] Burak Elibol: ben ne yazdım kii?? buraaaaaak melabaaaa demedin mi sen
[19:54:28] jukufetellikasap: ben yazdım çakmıştım sen çaktın
[19:54:33] Burak Elibol: haaaa
[19:54:35] Burak Elibol: eheuhuehuehuehueh
[19:54:38] Burak Elibol: dur dur şimdi anladım
[19:54:39] Burak Elibol: :D
[19:54:46] jukufetellikasap: ben de şimdi anladım :D:D:D
[19:55:10] Burak Elibol: sizde bi böyle aksırma tıksırma
[19:55:14] Burak Elibol: bi boğaz ağrısı yok dimi
[19:55:22] Burak Elibol: yeterince yaklaşmamaya çalıştım size emme dün
[19:55:32] jukufetellikasap: yok dostum ya nolcak
[19:55:35] jukufetellikasap: iyiyiz biz
[19:55:42] jukufetellikasap: seni gördük daha iyi olduk hatta :)
[19:55:43] jukufetellikasap: valla bende bi halsizlik var ama
[19:55:53] Burak Elibol: layn domuz gribi diyom noolcak diyonuz :)
[19:56:04] Burak Elibol: dostum aman diyim hava güneşli felam diye şeetme
[19:56:11] jukufetellikasap: domuz olamadık gribi oalım bari
[19:56:13] Burak Elibol: iyice giyin çık
[19:56:32] jukufetellikasap: bu durumda melike giyince ben iyileşir miyim
[19:57:29] Burak Elibol: aman beee giyinme alla alla :D
[19:57:38] jukufetellikasap: ehueueheueh mağaracı o
[19:57:43] jukufetellikasap: bişe olmaz ona :D
[19:57:48] Burak Elibol: ulan bende gircem şu topluluğa
[19:57:49] jukufetellikasap: götümün mağaracısıyım ben
[19:57:51] Burak Elibol: mağracı olunca
[19:57:55] jukufetellikasap: boyunluk getiremmi sana :D
[19:57:56] Burak Elibol: ölünmüyo dimi
[19:58:07] Burak Elibol: getir getir
[19:58:09] jukufetellikasap: kim ölmüş mağarıcılıktan boolum
[19:58:16] Burak Elibol: size ayarıda olsun üstünde
[19:58:17] Burak Elibol: yoksa takmam
[19:58:24] jukufetellikasap: eh herhalde
[19:58:26] jukufetellikasap: boolum
[19:58:33] jukufetellikasap: ben kimiiiiiim
[19:58:33] jukufetellikasap: kardeşim en güzelini getirir sana
[19:58:44] jukufetellikasap: ben kimiiiiiim
[19:58:47] jukufetellikasap: mal mıyız neyiz ya
[19:58:53] Burak Elibol: ulan ulan
[19:58:55] Burak Elibol: ulan
[19:59:02] jukufetellikasap: adana çık aradan
[19:59:09] Burak Elibol: zaten benziyosunuzda birbirinize
[19:59:11] Burak Elibol: böyle yapınca
[19:59:16] Burak Elibol: insan şizorfen gibi hissediyo
[19:59:21] Burak Elibol: gözünüzün yağını yiyim
[19:59:28] jukufetellikasap: ben bile öyle hissediyorum
[19:59:32] jukufetellikasap: al uzattım
[19:59:33] jukufetellikasap: ya dur meroya eğlence çıktı işte
[20:00:09] Burak Elibol: mero her gün eğlence, topla ekibini jaleciğim.
[20:00:41] Burak Elibol: olum valla bende gircem mağraya
[20:00:49] Burak Elibol: topluluğa değpil
[20:00:54] Burak Elibol: mağraya sadece
[20:01:02] jukufetellikasap: napcan olum orda
[20:01:08] jukufetellikasap: ayı çıkıyo bunların karşısına hep
[20:01:20] Burak Elibol: ehehe benim amcaoğlu onlar ya
[20:01:48] jukufetellikasap: hadi ben kaçar godot bekler
[20:01:54] jukufetellikasap: godoşşşş
[20:01:55] jukufetellikasap: geç kalmıım
[20:01:59] Burak Elibol: godot godot nöy
[20:02:06] jukufetellikasap: o kadar samimi değiliz daha
[20:02:10] jukufetellikasap: ayoool godoooş
[20:02:13] jukufetellikasap: godot böle godoş gibin bişey
[20:02:23] jukufetellikasap: hani bekliyosun ya
[20:02:23] Burak Elibol: tamam da snein godoşla ne işin var
[20:02:29] Burak Elibol: godoş dediğin
[20:02:35] jukufetellikasap: e herkes bekliyo atık godoş
[20:02:36] jukufetellikasap: ben meroya godoş didim
[20:02:41] Burak Elibol: ahaha
[20:02:47] Burak Elibol: yahu sen şimdi
[20:02:52] Burak Elibol: melo sun dimi
[20:02:56] Burak Elibol: l olan lı r olanlı değil
[20:02:56] jukufetellikasap: kim bilir
[20:03:03] jukufetellikasap: ben kimiiiiiiiiiiiiiiiiiiim
[20:03:15] Burak Elibol: syntac error
[20:03:25] Burak Elibol: please shut down yourself
[20:03:27] jukufetellikasap: ben de virüs çıktı sildim onu
[20:03:32] Burak Elibol: dıtdıtdıtdııııııt
[20:03:45] Burak Elibol: kamera aç lan bana
[20:03:48] Burak Elibol: bu gece uyutmicaksınız yoksa beni
[20:04:04] jukufetellikasap: sen sandın mı ki kamerada gözükürüm
[20:04:07] *** Call to Burak Elibol ***
[20:04:08] jukufetellikasap: nihaaaaaa
[20:04:34] jukufetellikasap: spon tane eheheheheheh
[20:04:55] Burak Elibol: ahahahahahahha
[20:04:58] jukufetellikasap: huahauhauha
[20:05:03] jukufetellikasap: hahahauahauahua
[20:05:04] jukufetellikasap: merooo öldürdün bizi
[20:05:09] Burak Elibol: hakkaten ya
[20:05:10] jukufetellikasap: mero öldürdün bizii
[20:05:13] jukufetellikasap: ben kimiiiiiiim
[20:05:31] Burak Elibol: biliyodum sen olduğunu mero
[20:05:35] Burak Elibol: biliyodum!
[20:05:44] jukufetellikasap: ben kimiiiiim
[20:05:49] Burak Elibol: ebeğn!
[20:05:59] jukufetellikasap: lan!?
[20:06:10] jukufetellikasap: ben kimiiiiiim
[20:06:19] Burak Elibol: jale
[20:06:24] jukufetellikasap: bilemedin
[20:06:25] Burak Elibol: mağara jale
[20:06:31] jukufetellikasap: jöle çö
[20:06:32] Burak Elibol: foto melike
[20:06:36] jukufetellikasap: kıllı gibi hissettim
[20:06:58] Burak Elibol: bümak ağdamız mevcut
[20:07:00] Burak Elibol: isterseniz
[20:07:09] jukufetellikasap: kılım varken üşümüyoru dağda
[20:07:11] jukufetellikasap: valla
[20:07:31] jukufetellikasap: sürtünme kuvveti bilir misin?
[20:07:40] jukufetellikasap: hızı keser
[20:07:43] jukufetellikasap: wind stopper
[20:08:30] Burak Elibol: ah be jale sen tam günündesin bu gün
[20:08:46] jukufetellikasap: evet de godoş bekliyor
[20:08:52] jukufetellikasap: ekonmi çalışmam lazım valla
[20:09:24] Burak Elibol: hadi git çalış
[20:09:40] jukufetellikasap: N. teyzenin sınavı nasılmış
[20:09:52] Burak Elibol: ulan 4 harf yazmaktan mı çekindin
[20:10:10] Burak Elibol: zormuş baya
(04.10.2009)
know how
ölüyorum günden güne
kimse fark etmiyor
dinlemiyor ruhum bile
direniyor
dinleniyor..
(13.06.2009)
kimse fark etmiyor
dinlemiyor ruhum bile
direniyor
dinleniyor..
(13.06.2009)
Hep O Yerdesin


Bilemezsin bilemezsin
Nerdeyim nerdesin
Sen hala dünkü gibi
Hala öbür gün gibi
Hep aynı o yerdesin
Değiş sevgilim değiş
İyi değil bu gidiş
Eller gidiyor aya
Biz sonunda kaldık yaya
Sen hep aynı yerdesin
Her şeye küsmüş gibi
Herkese kızmış gibi
Boşlukta kalmış gibisin
Her şeyden bıkmış gibi
Herkesten çekmiş gibi
Kendine kızgın birisin
Değiş bu kafayı değiş
Aynı yerde kalma geliş
Değiştir bu düşünceyi
Aynı yerde kalma geliş
İyi değil ki bu gidiş
Eller gidiyor aya
Biz sonunda kaldık yaya
hey you
belirsiz bir zamandan sonra yine karşınızdayız.
ben ve ekibim sizi selamlıyoruz.
ama bildiğiniz coşkulu selamlamalardan değil bu,
sevinç yok içinde, heyecan yok.
yapacaklarımızın beğenilmesi isteğini de barındırmıyor.
öylesine bir selamlama işte..
ağrılı, sancılı, can yakıcı..
sormayın ne olduğunu hemen!
bu kokuyu duyumsarken ağlayabilirim.
koku insana hayat veriyor-
diğerlerine farkındalık.
ona dair farkındalıklar..
sanki yokmuş gibi.
neden yokmuşuz gibi davrandığınızı şimdi anlayabiliyorum.
çünkü "biz" aslında yoğuz.
"biz" diye bir şey yok, hiç olmadı.
olmayacakların habercisi.
yoğuz lan..
ben ve ekibim sizi saygıyla selamlıyoruz.
bize kapıları açmadığınız için teşekkür eder,
mutluluktan yoksun hayatınızda başarılar dileriz.
gerçek başarılar..
(24.04.2009)
konuşan yokların en güzeli
ben ve ekibim sizi selamlıyoruz.
ama bildiğiniz coşkulu selamlamalardan değil bu,
sevinç yok içinde, heyecan yok.
yapacaklarımızın beğenilmesi isteğini de barındırmıyor.
öylesine bir selamlama işte..
ağrılı, sancılı, can yakıcı..
sormayın ne olduğunu hemen!
bu kokuyu duyumsarken ağlayabilirim.
koku insana hayat veriyor-
diğerlerine farkındalık.
ona dair farkındalıklar..
sanki yokmuş gibi.
neden yokmuşuz gibi davrandığınızı şimdi anlayabiliyorum.
çünkü "biz" aslında yoğuz.
"biz" diye bir şey yok, hiç olmadı.
olmayacakların habercisi.
yoğuz lan..
ben ve ekibim sizi saygıyla selamlıyoruz.
bize kapıları açmadığınız için teşekkür eder,
mutluluktan yoksun hayatınızda başarılar dileriz.
gerçek başarılar..
(24.04.2009)
konuşan yokların en güzeli
bunlar çağrıştı:
ben aslında yoğum,
biz,
çakıl,
koku,
melik the desperate :)
can you tell a green field?
...
teninden önce duvarların vardır senin,
benim tenimden sonra..
hangisini aşmak daha zor?
selim mi ileri ben mi ileriyim?
mavi düşler görmek mi zor
görmemek mi?
görmemek.
maviye olan düşkünlüğümüzdü
beraberinde yeşili getiren -
şimdi; yeşili görmek mi zor
görmemek mi?
görmek.
teninden önce duvarların vardır senin,
benim tenimden sonra..
hangisini aşmak daha zor?
selim mi ileri ben mi ileriyim?
mavi düşler görmek mi zor
görmemek mi?
görmemek.
maviye olan düşkünlüğümüzdü
beraberinde yeşili getiren -
şimdi; yeşili görmek mi zor
görmemek mi?
görmek.
(24.04.2009)
bunlar çağrıştı:
çakıl,
melik the desperate :),
öpücük balığı,
wine not cupcake
and the worms ate into her brain:) hehe şaka lenm :P

bak ilk uyarımda olmadı bi daha deniyorum, yanımda sesli sesli selim ileri okuyan arkadaşımı kınıyorum ve ona laflar hazırladım. kah ölüm kah ayrılık kah sevinç mutluluk çığlık görüntüleri. kah dayak kah melik kah ölüm kah kübçük.
ne fark eder ki?
ölü bir kübçükden fayda gelir mi?
(15.04.2009)
bunlar çağrıştı:
ders ders ders,
gülden the desperate :),
gülmece,
kübçük,
selim ileri
i'm paranoid and you are downright stupid

sen şu an şişliye doğru gelen bir otobüste sally dansı yapma aşkıyla yanıp tutuşurken
ben, evet ben günlerdir çay içmediğini düşünerekten
sana çay yapmakla bir meşgale bulmuş olmanın mutluluğunu yaşamaktayım.
ee biliyosun beni bu peypırlar mahvetti.
ne demiş atalarımız:
hooooooooobs ruso ruso ruso!
kimbilir nezman geleceksin?
çantamda sana özenle çektirdiğim ad131 notları ve kulağımda 2+2=5 ilen seni beklemekteyim.
ben çay bardağı taklidimle seni karşılarken sen de sally dansıyla hoşbuldum diyeceksin.
kimbilir nezman geleceksin?
-gelirken ekmek almayı unutma, nutella yicez.
-sana pankek yabam mı?
-wine not cupcake'im!
gıy gıy gıy
zart zurt zart zurt..
sana çay yapmakla bir meşgale bulmuş olmanın mutluluğunu yaşamaktayım.
ee biliyosun beni bu peypırlar mahvetti.
ne demiş atalarımız:
hooooooooobs ruso ruso ruso!
kimbilir nezman geleceksin?
çantamda sana özenle çektirdiğim ad131 notları ve kulağımda 2+2=5 ilen seni beklemekteyim.
ben çay bardağı taklidimle seni karşılarken sen de sally dansıyla hoşbuldum diyeceksin.
kimbilir nezman geleceksin?
-gelirken ekmek almayı unutma, nutella yicez.
-sana pankek yabam mı?
-wine not cupcake'im!
gıy gıy gıy
zart zurt zart zurt..
(08.04.2009)
bunlar çağrıştı:
çay muhabbeti,
gülden the desperate :),
nutella,
pancake,
şişli,
wine not cupcake
how can you do it if you are awake
bu kadar zor mu
hala hayattayken
vakit ayırmak hayata
manzarada bir bira içmek
ya da sabahlara kadar sohbet etmek
senin için zaman öldürmek
zordur
şişliye doğru giden bir otobüste
bir saddest song dinlerken
on yıl sonrasında
ne hissedeceğini düşünmek
anı yaşamadan
sadece gülümsetecek
bir anıya dönüşmeyi izlemek
acıdır
with or without you derken
sensiz olmaza yükselmek
ne güzeldir derken
aynı zamanda
ayrı mekanda
niye seni böyle istiyorum
diye kendi kendine sorarken
inadına bu kadar uzak olmak
korkaklıktır
-------------------
aslında insan
iz bırakırken her an
sen öpücük balığı bile olsan
durup düşünmez bir an
bulur yine bir yalan
acelesi varmış
uyumak için
vakti yokmuş
sevmek için..
(06.04.2009)
hala hayattayken
vakit ayırmak hayata
manzarada bir bira içmek
ya da sabahlara kadar sohbet etmek
senin için zaman öldürmek
zordur
şişliye doğru giden bir otobüste
bir saddest song dinlerken
on yıl sonrasında
ne hissedeceğini düşünmek
anı yaşamadan
sadece gülümsetecek
bir anıya dönüşmeyi izlemek
acıdır
with or without you derken
sensiz olmaza yükselmek
ne güzeldir derken
aynı zamanda
ayrı mekanda
niye seni böyle istiyorum
diye kendi kendine sorarken
inadına bu kadar uzak olmak
korkaklıktır
-------------------
aslında insan
iz bırakırken her an
sen öpücük balığı bile olsan
durup düşünmez bir an
bulur yine bir yalan
acelesi varmış
uyumak için
vakti yokmuş
sevmek için..
(06.04.2009)
bunlar çağrıştı:
çakıl,
melik the desperate :),
metro,
öpücük balığı,
şişli,
uyku
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)