Pazartesi, Kasım 23, 2009

i'll relive it without pain..

dün yaptığım şeye çok üzüldüm. bunu benim yaptığıma da inanamadım. zaten sevdiğim insanların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor diyecektim ki haksızlık etmeyeyim ama iki elin parmaklarını geçmez. sevdiğim bir insana ne biçim de davrandım. kafası çalışan kaç insanım var ki zaten şu hayatta..

'sen insanları dinlemek için varsın. yeri geldiğinde tartışacaksın da ama asli görevin dinlemek. onları kendi yoluna sokmak değil ya da onların yolundan gitmek.'

konuşmanın sonunda gelişme diye bir şeyin varlığını reddettiğini söylemişken cümlene "seninki aslında değişmek, gelişmek değil" diyerek başlaman da neyin nesi? ya da "benimki denize ulaşmak ama sen belli ki derede kalmak istiyorsun" demek? ne haddine ki senin bunları söylemek?

'senin görevin insanların bir nebze de olsa düşünmesine yol açmak (yol açmak: olumsuz yargı kullanımı).'

bunu senden önce de yapan ve senden sonra da yapacak olan ve aslında bu yüzden o sevdiğin az sayıdaki insanlarının arasına katılan birine neden bunu yaptın ki?

'uzun sürelerdir birileriyle konuşmamanın verdiği can sıkıntısıyla sinirlenip duyduklarına inanamamış olabilirsin. ama senin dinlemen üstüne üstlük bir de anlaman gerekirdi; yargılaman değil.'


özür dilesem geçer mi ki?
başa alabilir miyiz ki tüm konuşmayı
geri sarabilir miyiz söylediklerimi?

'lütfen olsun..'
(21.11.2009)

Hiç yorum yok: